tag:blogger.com,1999:blog-89326132717742179302024-03-21T18:02:25.567+03:00Foto Bul OkuFotoğraf çekme sanatını öğrenirken yaşadıklarım, öğrendiklerim, sevdiklerim ve sevmediklerim.Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.comBlogger29125tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-41537456029956283732009-07-06T17:17:00.003+03:002009-07-06T17:25:33.904+03:00Manual Lens<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/pentax-turkey.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2>Sonraki Sayfa-></font></td></tr></table><br />18-250mm lensimi çok seviyorum ama bir sorunu var. Düşük ışıkta performansı pek iç açıcı değil. Zaman zaman keşke aperatür değeri daha geniş olsa dediğim oluyordu.<br /><br />Bir de geçtiğimiz hafta içime bir kurt düştüğünü söylemiştim. Manual lensi kullanmak eğlenceli gelmişti. Her zaman olduğu gibi bu kurt içimi kemirmeye devam etti. <br /><br />Sonuç olarak artık ben de bir adet geniş aperatürlü, sabit odaklı, manual lens sahibiyim :)<br /><br />50m odak uzunkluklu ve en geniş aperatür değeri 1.4 olan bu lensi, Pentax Turkey forumlarından Özgün Bey'den aldım. Lens son derece temiz kullanılmıştı ve herhangi bir defosu yoktu. Fiyatta da anlaştıktan sonra Özgün bey lensi Kayseri'den postaladı.<br /><br />Bir gün içinde lens elimdeydi.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifvssLirAIF-sev4nUczfkB5jpSCRXeYK6EDaPl5saX5n8nu2AR1MKJyOpeMPYcqQMQ50H9fR0dnqZ_oInmDe_run7e8CdVa-Ek4pF7hICJTvWV8khPiZ2VGR5fJ0NqPEnxyzI6UN4Sxo/s800/lens.jpg"><br /><br />Pentax SLR modellerinin isimlerinin K ile başlamasının bir sebebi var. Ön taraftaki lens takılan bölgeye "K-Mount" deniyor. Pentax'ın bütün modelleri, bugüne kadar üretilmiş bütün K-Mount lensler ile kullanılabiliyor. Yani 1960'lerden kalma lensleri bile makinemize takabiliyoruz. Tek yapmamız gereken özel ayarlar menüsününden aperatür halkasının kullanıcı tarafından değiştirilmesine izin veren seçeneği açmak.<br /><br />Tabii ki bu lenslerde oto fokus, otomatik aperatür değeri ayarlama gibi işlemler yok. Aperatür değerini makineden değil, lensin üzerinden ayarlıyorsunuz. Lensin üzerindeki aperatür halkasını her çevirdiğinizde aperatürün değiştiğini lensin üzerinden gözlemleyebiliyorsunuz.<br /><br />Lensi makineye takıp çalıştırdığımda karşıma bir menü çıkıyor. Bu menüden lensin odak uzunluğunu seçiyorsunuz. Bu sayede titreşim engellemeyi düzgün bir şekilde kullanabiliyorsunuz.<br /><br />Makinenin modlarının artık bir manası yok, çünkü ışık ölçümü sonunda kullanabileceği bir değer yok. Aperatür değerini makine bilmediğinden dolayı ışık değerini okuyup uygun bir enstantane değeri öneremiyor. Bu yüzden makineyi M moduna alıyoruz ki enstantaneyi kendimiz ayarlayabilelim. <br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNhsh-NL8v7nhCz-fuyNDZUtbKaIxIvTee1AsOYLzKtrYPZkHy3dfEPGsAod8D6XeptBdlGFgrggOvMas2DEZdM2MHvl5GJySNSY-zq8VVjBQL1N5DSoSLymLnktBrAlNsYb_sXKU0kRg/s800/aperat%C3%BCr.jpg"><br /><br />Bu noktada makine yine de bize yardım edebiliyor. Diğer makinelerde nasıl yapıldığını tam bilmiyorum. Ama Pentax'da M modunda yeşil tuşa bastığımızda aperatürü gerekli değere ayarlayıp ışık ölçümü yapıyor ve bir enstantane değeri sunuyor. Bu sayede aperatürü kendimiz ayarlamamızdan kaynaklanan sorunları bir parça aşmış oluyoruz. Makinemizi Av modunda çalıştırıyor gibi oluyoruz da diyebiliriz.<br /><br />Fakat bu lensi kullanmanın en zor kısmı odaklama. <br /><br />Odaklama halkası son derece yumuşak bir halka. Hiç bir takılma olmadan rahatça çevirebiliyorsunuz. 270 derece kadar dönen bu halka sayesinde odaklamayı yeni nesil kuzenlerine göre daha hassas yapabiliyorsunuz. Fakat f/1.4 aperatürde alan derinliği son derece az olduğundan doğru noktaya odaklayıp odaklayamadığınıza tam emin olamıyorsunuz. Her ne kadar görüntü vizörden net gözükse de, sensör üzerinde oluşan görüntü o kadar net olmayabiliyor.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgwpLP22cCNkB_Tbrd9WvbTUQx_mryoceQSp0-WMV5JlO_909VxTN5GneW_Ps0B78ZKgeqgmMGYINqXEvjaV4SNz2iMNZSTtwJiJlb91HVhmLfRpod-1fV77-fg_ZGCGAFtU65UquUXKEA/s800/selinender01.jpg"><br />(50mm, f/1.4, 1/30s, ISO 640)<br /><br />Örneğin bu fotoğrafı geçen cumartesi akşamı kardeşim Caner'in İstanbul'a geri gelmesini kutlamak için Asmalı Mescid'e gittiğimizde çekildik. Fotoğrafı Caner çekti. Her ne kadar Selin çok net çıkmış olsa de ben odağın dışında kaldım. Bunu Canere belirttiğimde Caner bir fotoğraf daha çekti.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKxbmLdKJGd7jQHVAdeSxsMvt6V7SoxMUTvDJJjQw4I7g2NiZR_2KEfNiWOcVAdn_NifbMsBfC4lgTGhikNFuBCOIHgkI4EkpVQ8FhQ4pJ1z_navU9hfccYlQk_iEovnV7be_DhmCXxEs/s800/selinender02.jpg"><br />(50mm, f/1.4, 1/30s, ISO 640)<br /><br />Burada da ben odaktayım ama Selin arkada kaldı. Normalde bu tip fotoğrafları kit lenslerimiz ile çekmeye kalkıştığımızda enstantane değeri çok düşük kalacağından flaş kullanmak zorunda kalırız. Fakat düşük aperatürli bir lens ile enstantane değerini dert etmemize pek gerek kalmıyor.<br /><br />Hele bir de In-Body Shake Reduction oldu mu gece fotoğrafları çekmekte enstantaneyi hiç dert etmiyorsunuz.<br /><br />Fakat odaklamayı ciddi bir şekilde dert ediyorsunuz.<br /><br />Odaklama olayı için liveview kullanmak bana daha uygun geldi. Yeşil düğme ile ışık ölçümü yaptıktan sonra live view a geçip direkt bu noktada manual bir şekilde odak ayarı yapıyorum. Liveview da digital zoom yaparak fotoğrafa yaklaşıp keskin bir görüntü elde edene kadar odaklamak mümkün.<br /><br />Açıkçası bu çekimleri yaparken keşke 50mm değil de 30-35mm olsaydı dediğim oldu. Fakat çok sorun etmiyorum. Sonuçta bu lensi manual lensleri kullanmayı öğrenmek için aldım. Çünkü yeni nesil lens fiyatları çok el yakıyor. Örneğin 50mm f/1.4'ü otofokuslu olarak almaya kalksam, bu lense verdiğim paranın 5-6 katı para vermem gerekiyordu. <br /><br />Manual odaklamayı ve bu lensi kullanmayı bir şekilde çözdükten sonra önümde yeni bir olasılık açılıyordu:<br /><br />Kendime eski, ucuz, manuel, sabit odaklı lenslerden bir set yapabilirim!!!!<br /><br />Hem bu lensler aperatürü kıstığınızda da inanılmaz güzel görüntü sağlıyor. <br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhy9XudpDV6Y3aavLWyRtc24UJeC-PTwbJkmFoQV81lgJMlcc4_XMeanpXDP1iR-1JRLi7qiMb_4UdaEayKSVwzAj2OSBISgsffffHxjSNnbG9n-P3PL2I2nlg04gONqVM013aEDkXoY_k/s800/sapkacicek.jpg"><br />(50mm, f/2.8, 1/80s, ISO 200)<br /><br />Çok da kısmadım aslında...f/2.8'de bu fotoğraf.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiEk7soiUGpDhauBj67xeu-cqB1XG88k6wmvwlFv2CrwOK4un1BvN3LhzdmX2JXtLmPVUdV-6OreH_qqmsReUII8WvJoVPGBq3T-ANq1gOVksXr1lBz_G7wVWXQVhDTiej1wyFjCkKy3vU/s800/sapkacicekcrop.jpg"><br />(50mm, f/2.8, 1/80s, ISO 200)<br /><br />Bu da aynı fotoğrafın 100% croplanmış hali. K20d'de 100% yakınlaşıp bakmak aslında gaddarca bir yöntem. 14.6MP sensör sonuçta. Bir çok lens bu çözünürlükte tam net görüntü sağlayamıyor. Ama görüldüğü gibi emektar 50mm f/1.4, K20d'nin 14.6 MP'lik sensörünü gayet net bir şekilde doldurabiliyor.<br /><br />Yine de ışığın yeterli olduğu durumlarda kullanım rahatlığından dolayı 18-250'mden vazgeçebileceğimi sanmıyorum :)<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/pentax-turkey.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2>Sonraki Sayfa-></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-56646815052204105342009-06-28T12:56:00.006+03:002009-07-06T17:26:47.413+03:00Pentax Turkey<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/cesme-kacamag.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/07/manual-lens.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Bu haftasonu <a href="http://www.pentaxturkey.com">Pentax Turkey</a> forumundaki arkadaşlar ile buluştuk. Kalabalık değildik, sadece 3 kişiydik ama iyi eğlendik. <br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SkdBTNMqO-I/AAAAAAAADaM/af6fyzrA8YE/s800/pentaxturkey05.jpg"><br /><br />İlk önce Tolga ile buluştuk. Tolga seneye üniversite sınavına girecek bir lise öğrencisi. 1.5-2 ay önce Pentax K100d Super tipi bir makine edinmiş. Aynı zamanda RC (Ufak, benzinle çalışan model yarış arabaları) meraklısı. Buluşmalara Pentax sahibi olmadan önce de katılıyormuş. O yüzden lakabı "Çakma Pentaxçı" ya çıkmış :)<br /><br /><img src="http://lh4.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SkdCFO2UlFI/AAAAAAAADa0/svPHE8or3yg/s800/pentaxturkey13.jpg"><br /><br />Sonra Hamit bey geldi. Gelir gelmez de Galata kulesinin üzerindeki bulutları göstererek "Pamuk gibiler bunları çekmemiz lazım" dedi. Hamit bey deri işi ile uğraşıyor. Onda da Pentax k20d var. Bir kaç ay önce kit lensin yanına DA* 50-135mm f/2.8 tip objektif edinmiş. Hamit bey aramızda en tecrübelimizdi.<br /><br />Sabah saat 10:00'da Yeni Cami önünde bir araya geldikten sonra kahvaltı etmeye gittik. Kahvaltımızı ettikten sonra da Hayyam pasajına uğradık. İstanbul'daki bir çok fotoğrafçının uğrak yeri olan Hayyam pasajına ilk kez gidiyordum. O yüzden bir parça heyecanlıydım aslında. Pasaja girince niye bu pasajın bu kadar ünlü olduğunu anladım.<br /><br />Sevgili okur. Sen sen ol, eğer kafanda almayı düşündüğün özel bir parça yoksa cebinde para ile Hayyam pasajına gitme. Pasaja girer girmez batmaya başlıyor. Çevrendeki bir sürü objektif ve aksesuvar seni çağırıyor, "Gel beni al" diyor. Eğer almak istediğiniz bir şey varsa bile iyice araştırma yapmadan gitmemek lazım. Bir de mümkünse daha önce gitmiş biri ile gitmek lazım.<br /><br />Bu konuda şanslıydım çünkü hem Tolga hem de Hamit bey daha önce buraya gelmişti ve Pentax ekipmanlarının nereden alınabileceğini biliyorlardı. Fazla oyalanmadan Vehbi ağabey'in dükkanına gittik. Ben bir süredir Close-Up filtre almayı planlıyordum. Vehbi Ağabey ile ufak bir pazarlık yaptıktan sonra, +1, +2 ve +3 değerlikli 3 adet Close-Up filtre aldım.<br /><br />Buradayken bir kaç lens de denedik. Ben 35mm f/2.8 Asahi tam manuel lens takıp denedim. Açıkçası tam manuel lensi kullanması zor. Bulunduğumuz yerdeki ışık da azdı. Bu yüzden pek başarılı fotoğraflar çekemedim. Ama içime bir kurt düştü. Her ne kadar ben becerememiş olsam da, lensi kendi başına ayarlamak değişik bir zevkmiş. Bu lenslerin fiyatları da uygun. diğer otofokuslu lenslere göre oldukça ekonomik. Açıkçası almayı bile düşündüm.<br /><br />Bana da batmış, değil mi? :)<br /><br />Zamanı geldiğinde ve içerisini tam öğrendiimde Hayyam pasajı ile ilgili ayrı ve geniş bir yazı da yazacağım.<br /><br /><img src="http://lh3.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SkdBRFiDcJI/AAAAAAAADaI/G6VvM1qjaIo/s800/pentaxturkey04.jpg"><br /><br />Hayyam pasajından ayrıldıktan sonra Sultanahmet'e çıktık. Pek fotoğraf çekmedik ama bol bol sohbet ettik. Arada aldığım Close-Up filtreleri de test etme şansım oldu. Close-Up filtreler, aslında bildiğimiz gözlük camları. Her bir lensin üzerinde "gözlük numaraları" da var. Bu filtreleri objektifimizin ön kısmına yerleştiriyoruz. Yani objektifi gövdeden çıkarmaya gerek kalmıyor. Bu filtreleri taktığımızda uzak bir noktaya odaklama yapma yeteneğimiz ortadan kalkıyor. Bunun karşılığında çok yakına odaklama yapabiliyoruz.<br /><br /><img src="http://lh4.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SkdBVYTfLeI/AAAAAAAADaY/4x2LCqiFWzk/s800/pentaxturkey07.jpg"><br /><br />Bu fotoğraf ufak bir goncanın fotoğrafı. +3 dioptri değerli filtre ile çekildi. Köşelere doğru netlik kaybı var biraz ama açıkçası beni çok rahatsız etmiyor. Bu fotoğrafı çekerken bu goncaya çok yaklaşmıştım. 18-250 lensim ile artık bir sürü makro fotoğraf çekebilecektim!!<br /><br /><img src="http://lh3.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SkdBdmE92dI/AAAAAAAADao/IQQg7wyssac/s800/sirkeci1600.jpg"><br />(5 kareden HDR)<br /><br />Sultanahmet'te biraz gezdikten sonra Sirkeci'ye geri döndük. Hamit Bey'in "Pamuk" bulutlarının da fotoğraflarını çektik :) <a href="http://www.pentaxturkey.com">Pentax Turkey</a> üyelerinden Mustafa bey'in gelmesini bekledik. Onunla da tanıştıktan sonra benim için ayrılma vakti gelmişti.<br /><br />Tek başına fotoğraf çekmektense, bu işe ilgi duyan başkaları ile birlikte fotoğraf çekmek çok daha zevkli ve verimli oluyor. Bu yüzden bütün Pentax kullanıcılarının <a href="http://www.pentaxturkey.com">Pentax Turkey</a>'e üye olmalarını tavsiye ediyorum. O gün çektiğim diğer fotoğraflara <a href="http://picasaweb.google.com/enderkasim/270609PTBulusma02?authkey=Gv1sRgCJO_p-769I3PSg&feat=directlink">Buraya tıklayarak</a> erişebilirsiniz.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/cesme-kacamag.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/07/manual-lens.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-8716621221597472992009-06-24T00:12:00.004+03:002009-06-28T12:59:57.073+03:00Çeşme Kaçamağı<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/bogazici.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/pentax-turkey.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Bu haftasonu çok güzel bir şey yaptık. Bir anda aldığımız kararla hafta sonu için Selin'in anne ve babasıyla birlikte Çeşme'ye gittik. Aynı zamanda Çeşme'de tatil yapmakta olan benim anne ve babama da sürpriz yapmış olduk. Tam babalar gününe denk gelmiş olması da ayrı bir güzellik oldu. Babama hediye olarak kendimizi götürmüş olduk :)<br /><br /><img src="http://lh4.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SkDDhjEhTVI/AAAAAAAADR8/3OGAutYqRYA/s800/vapur11.jpg"><br />(110mm, f/8, 1/125s, ISO 100)<br /><br />Daha yoldayken Çeşme'de ne fotoğrafı çekeceğime karar vermiştim. Topçularda arabalı vapurdan indiğimizde çok güzel bir gün batımı vardı. Benzeri bir manzaraya Çeşme'de kesinlikle rastlayacağıma emindim.<br /><br /><img src="http://lh4.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SkDDzvlxByI/AAAAAAAADSw/eHXtTsz_Nws/s800/ctesi03.jpg"><br />(250mm, f/8, 1/250s, ISO 100)<br /><br />Çeşmeye vardığımızda günbatımından daha ilgi çekici iki model buldum! Birinci modelimin adı Süleyman'dı. Süleyman annemlerin bahçesinin mülayim sakinlerinden biri. Fazla hızlı olmaması ve güneşin de iyi ışık sağlaması sayesinde Süleyman'ın çok güzel fotoğraflarını çektim.<br /><br />Süleymanın fotoğrafını ilk çektiğimde kabuğu inanılmaz parlıyordu. Hemen polarize filtremi taktım. Polarize filtreyi parmağımla çevirdikçe parlamaların ne kadar değiştiğini görebiliyordum. Parlamaların en az olduğu noktaya göre ayarlayıp deklanşöre bastım....ve Süleyman kadrajıma bu şekilde yansıdı.<br /><br />Öbür modelim biraz daha değişikti.<br /><br /><img src="http://lh5.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SkDD8pMirPI/AAAAAAAADTA/gDSUPoRS3-M/s800/ctesi07.jpg"><br />(250mm, f/11, 1/200s, ISO 200)<br /><br />Bu gördüğünüz son derece renkli şey bir japon gülünün dişi organı. Makro çekimlerde alan derinliğini tam tutturmak zor oluyor. Bu yüzden diyaframı biraz daha kısmak zorunda kaldım. Bu sayede alan derinliğim birazcık da olsa daha fazla genişleyebilecekti. <br /><br />Odaklamayı tam doğru yapabilmek için liveview'i açtım ve makineyi manual odaklamaya aldım. Odak uzunluğunu lensimin en büyük değeri olan 250mm'ye getirdim. Odaklama halkasını da en yakın odak noktasına(45cm) çevrdim.<br /><br />Odaklama halkasının üzerindeki rakam bize sensörden çektiğimiz objeye kadar olan uzaklığı veriyor. Makro çekimlerde bu uzaklığın referans noktasının merceğin ucu değil, makinemizin içindeki sensör olduğunu bilmek lazım. Bir çok makinede sensörün hangi noktada olduğunu dışarıdan bakınca anlayabilmeniz için bir işaret mevcut. Odaklamış olduğunuz cisim, ortası çizik daire şeklindeki bu işaretten, odak halkasında ayarladığınız değer kadar uzakta oluyor.<br /><br />Japon gülüne yavaşça yaklaşmaya başladım. Odaklama işini halkayı çevirerek değil, makinemi ileri geri hareket ettirerek yapmaya karar vermiştim. Bu sayede lensim ile elde edebileceğim maksimum büyütme oranına erişebilecektim.<br /><br />Makro çekimler için özel olarak yapılmış lenslerde maksimum büyütme oranı 1:1'dir. Yani objenin görüntüsü, sensörün üzerine gerçek boyutunda yansır. Kullandığımız standart zoom lenslerde bu oran 1:3 civarında. Benim lensim için bu değer 1:3.6. Yani standard kit lens ile, bu görüntüyü daha da büyük bir şekilde sensöre yansıtabilirdim.<br /><br />Tabii o gün bir çok gün batımı fotoğrafı da çektim. Fakat bir tanesi ayrı bir güzeldi.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjryg_5rZNRzhi5dUFzg3FtE5PFlIqkbqpY_uigCHuTMpuAxDw0Fx0ORGgQsPWqlFLojV9Tr5MDl4Daoe6x3FkZWwP-GuTzMuA30YaRUAs-E3rAv623VUEUsx3_g30wIQDG_yjaC15rjxg/s800/IMGP2362.jpg"><br />(38.8mm, f/10, 1/180s, ISO 100)<br /><br />Bu fotoğrafı ben çekmedim. Fakat ayarları ben yaptım. Fotoğrafta ben ve Selin ön planda olacaktık ve arka plandaki batmakta olan güneş hemen yanımızda olacaktı. Güneşin parlamaması, bizim de karanlık çıkmamamız lazımdı. Bu durumda dolgu flaş kullanmam gerekiyordu. Ben de ayarlarımı yapmaya bu noktadan başladım.<br /><br />Standard flaşımın senkron hızı 1/180s idi. Manual pozlamada makinenin enstantane değerini 1/180'e aldım. ISO'yu 100'e ayarlayıp sadece gün batımına kadrajı doğrultarak uygun bir pozlama için gerekli aperatür değerini ayarladım. Bu şekilde hem flaşın ışığını, hem de güneşin ışığını bir parça dengelemiş oldum.<br /><br />Bunun ardından makineyi babama verdim, o da bizi güzelce çekti :)<br /><br />RAW olarak çekilmiş bu fotoğrafı sonradan export ederken gölge seviyelerini yükseltip, siyah noktasını biraz yukarı çektim. Bu sayede ben ve Selin'i gün batımına yakın aydınlığa getirebildim :)<br /><br />Ertesi gün bir gün batımı fotoğrafı daha çektim.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5T5qI42eNHWQ6oHyqbKNt42S2G3QLktlDhyphenhyphen5qZ0MOfbyK38qAN878piUxUeQZDN23h2BjHw99ToXz-Xs265PckTJYOOvkEjwzBbF4LZc0mPRLN-mO0gxe7_s5OntjHk8VUzGLEBIJz2s/s800/ciftlikkoypanzipped1000.jpg"><br /><br />Günbatımında Çeşme'nin Çiftlikköy beldesinin panoramik fotoğrafının sıkıştırılmış hali olan bu çalışma aslında 6 fotoğraftan oluşuyor. Hugin kullanarak oluşturduğum panoramik fotoğrafı, PS'de sıkıştırınca ortaya böyle bir çalışma çıktı. Daha önce Izmoria yazımda kullandığım tekniğin aynısını kullandım.<br /><br />Açıkçası bu panorama sıkıştırma işini yaptığım diğer çalışmalar ile de denedim. Fakar sonuç pek parlak olmadı. Bu işin etkili olabilmesi için yüksek bir yerden yapıması gerekiyor sanırım.<br /><br />Bu ufak Çeşme kaçamağında daha bir sürü fotoğraf çektim. Bu fotoğraflara <a href="http://picasaweb.google.com/enderkasim/CesmeHaziran2009?authkey=Gv1sRgCLm2jJjxk4aUggE#">Buraya tıklayarak</a> erişebilirsiniz.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/bogazici.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/pentax-turkey.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-77508699018151136422009-06-18T10:40:00.003+03:002009-06-24T00:22:06.257+03:00Boğaziçi<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/kedicix.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/cesme-kacamag.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Kaldığımız yerden devam :)<br /><br />Kahvaltımız edip, kedi fotoğraflarımızı çektikten sonra kendimizi evden dışarı attık. Çok güzel bir hava vardı ve bunu değerlendirmeliydik! Önce Arnavutköy'e indik. Buradan Bebek'e kadar yürüyüp, Beşiktaş Belediyesinin düzenlediği Bebek şenliklerini gezdik. Mini Dondurma'dan dondurmalarımızı da aldıktan sonra Arnavutköye doğru yürümeye başladık.<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SjduyQpxXxI/AAAAAAAADOI/8k1RwkEACXo/s800/gezi07.jpg"><br />(18mm, f/4, 1/400s, ISO 100)<br /><br />Bu fotoğrafı çektiğim yer Bebek iskelesi. Sahildeki ufak iskeleler çok fotojenik yapıdalar. Nöstalik bir yapıları var ve temiz duruyorlar. Bu sayede hem gece, hem de gündüz saatlerinde güzel fotoğraflarını çekebiliyorsunuz.<br /><br />Bu fotoğrafta dikkat çekmek istediğim nokta gökyüzü. Gördüğünüz gibi derin bir mavi renge sahip. Ayrıca iskelenin camlarında da herhangi bir yansıma gözükmüyor. Bu derinliğin ve yansıma eksikliğinin sebebi bu fotoğrafı polarize filtre ile çekmiş olmam.<br /><br />Polarize filtreler, daha doğrusu dairesel polarize filtreler (Circular Polarizing Filter) sadece belirli yöndeki ışığın geçmesine izin veren tip filtreler. Bu tip bir filtreyi objektifinize taktığınızda ilk farkedeceğiniz şey filtrenin sabit olmadığıdır. Filtrenin ön kısmını döndürebilirsiniz. Polarize filtreler 'yönlendirilmiş' filtreler olduğundan dolayı, vizörden bakarken istediğiniz etkiyi elde edene kadar filtreyi çevirmeniz gerekir.<br /><br />Bazı lensler, odaklamayı gerçekleştirirken, objektifin ucu döner. Bu durum polarize filtre kullancaksanız sorun çıkartabilir. Bu tip bir lensiniz varsa önce odaklamayı gerçekleştirip, sonra polarize filtrenin ayarını yapmanız gerekir.<br /><br />Sonuçta, özellikle manzara fotoğraflarında, polarize filtre kullanarak çok daha derin renkler elde edebilirsiniz. Fakat bu filtreyi sadece yeterli ışık olan yerlerde kullanmanızı tavsiye ederim. Koyu renkli bir filtre olduğundan dolayı ışık miktarında düşüşe, dolayısı ile enstantane değerinin artmasına yol açıyor. Yeterli ışık olan ortamlarda sorun yok, fakat ışığın azaldığı durumlarda polarize filtre yüzünden pozlama sorunları yaşayabilirsiniz.<br /><br />Bir diğer dikkat etmeniz gereken nokta ise panoramik çekimler. Panoramik çekimler yaparken polarize filtreyi çıkarmamız gerekiyor. Aksi takdirde her karenin polarizasyonu farklı olacağından, birleştirme hatalı gerçekleşecek ve iyi görünmeyecektir.<br /><br /><div style="width:800px;height:600px;overflow:auto;"><br /><img src="http://www.fotonline.net/images/arnavutkoy533.jpg"><br /></div><br /><br />Mesela Arnavutköy'den bu panorama'yı çekmek için, polarize filtremi çıkarttım. Bu fotoğrafı 13 yatay kareden oluşturdum. Orjinal çözünürlük 22745x2042. Birleştirme işini Hugin programı ile yaptım.<br /><br />Hem yakın hem de uzak öğeler içeren bu tip panoramik fotoğrafları çekerken hareketlere dikkat etmelisiniz. Tam fotoğraf geçiş noktasına denk gelecek hareketli bir araç, panorama çalışmanızın sonunda yarım bir araç olarak kalabilir. Bu yüzden biraz sabırlı davranarak, hareketli objeleri kadrajların ortalarına denk getirmeye çalışmak gerekiyor.<br /><br />Yakın objeler sabit olduğunda buna dikkat etmenize gerek kalmıyor. Biraz uzaklaşıp yükseğe çıkma şansınız varsa bu tip fotoğrafları daha rahat çekebilirsiniz.<br /><br /><div style="width:800px;height:600px;overflow:auto;"><br /><img src="http://www.fotonline.net/images/ulus533.jpg"><br /></div><br /><br />Burası Ulus Park. Arnavutköy'den uzaklaşıp yükseğe çıkınca bu noktaya geliyorsunuz. Bu noktadan görüş açısı daha hoş. 16 adet yatay kare ile yaptığım bu panoramik çekim, Arnavutköy çekiminden daha kısa sürdü. Hareketli cisimlere fazla dikkat etmeme gerek kalmamıştı. Yine de dikkatli bakarsanız, Kuleli Askeri Lisesi'nin önünde aynı gezi botunu iki defa görebilirsiniz :)<br /><br />Ulus Parkı'ndan yapmış olduğum bu çekim içimde birşeyleri harekete geçirdi. İki köprüyü birden içeren bir gece panorama'sı öekmek hep kafamda vardı. Bunu gerçekleştirebileceğim tek yerin Otağtepe olduğunu düşünüyordum. Fakat orası da tripodlu çekim için 200YTL istiyordu. Ulus Parkı'ndan her iki köprüyü de tam olmasa da görebiliyordum. Boğazın kalanının manzarası da güzel gözüküyordu.<br /><br />Bu noktaya gece gelmeliydim!!!<br /><br />İki gün önce Selin'in iş gezisi için Ankara'ya gitmesini fırsat bilerek (hehehe) Seyhan ile gecelere aktık! Ulus Parkı'ndan aynı fotoğrafın gece çekimini gerçekleştirdim. Hem de k20d'min yeni tripodum ile ilk ciddi testi olacaktı!<br /><br />Ulus parkına vardık ve tripodları kurduk. Gece fotoğrafı çekerken tam güneş battıktan hemen sonraki saatlerde çekim gerçekleştrilirse, gökyüzü lacivert bir renkte çıkıyor. Ben ilk başta odaklamada sorun yaşadığım için tam o koyu ışık anını kaçırdım. Ama yine de çok güzel bir çalışma ortaya çıkıtı.<br /><br /><div style="width:800px;height:600px;overflow:auto;"><br /><img src="http://www.fotonline.net/images/pan2x533.jpg"><br /></div><br /><br />6 adet yatay kare ile yaptığım bu çekimi hugin ile birleştirdim. Sonunda her iki köprüyü de içeren panoramik bir gece fotoğrafı çekmeyi başarmıştım. Yardımından ve desteğinden dolayı Seyhan kardeşime teşekkür ediyorum :)<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/kedicix.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/cesme-kacamag.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-76364667103596227442009-06-16T15:26:00.003+03:002009-06-18T10:45:22.935+03:00Kedicix<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/formula-1.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/bogazici.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Haftaiçi fotoğraf çekme şansım olmadı. Haftasonu'nu iple çektim. Cuma akşamından makinemin bataryalarını şarj edip cumartesiye hazırlandım :) Hakikate bela bu fotoğraf işi. İnsan birşeyler çekmeden duramıyor.<br /><br />Cumartesi günü sabah erkenden Özgür'lere kahvaltıya gittik. Özgür'lerin apartman bahçesinde yaşayan bir sürü ufak kedi var. Tabii görür görmez saldı...eeee yani fotoğraflarını çektim.<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SjdrUVwNhUI/AAAAAAAADLY/vK35qg1nz9A/s800/kedicix09.jpg"><br />(250mm, f/8, 1/250s, ISO 100)<br /><br />Açık konuşacam ben kedileri çok sevmem. Fakat bu ufaklıklar fazla şirindi. Bu beyaz kedicikin gözlerinin biri yeşil, öbürü de mavi. Son derece orjinal bir kedi. Zaten fazlaca da hareketli. Bir oltanın ucundaki fırdöndüye kafayı takıp, bizlere değişik akrobatik şovlar sundu.<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SjdtI5xbDMI/AAAAAAAADNo/yz1HT7SnF-g/s800/kedicix40.jpg"><br />(155mm,f/5.6,1/800s,ISO 160)<br /><br />Parlak güneş ışığında bembeyaz kedileri çekmek aslında büyük bir sorun. Güneşin sert ışığı nasıl bizim gözümüzü alıyorsa, makinemizin sensöründede güçlü bir etki yaratıyor. Sonuç olarak çektiğimiz beyaz ve detaylı objeler bu parlama yüzünden bütün detaylarını yitiriyorlar. Kedi'nin tüyleri, dalgaların oluşturduğu beyaz köpükler, kuşların kanatları, beyaz gömleğin kumaş deseni ve beyaz tarihi eserlerin detayları, güneş ışığı yüzünden detaylarını kaybedebilecek objelerden sadece birkaçı.<br /><br />Allahtan makinelerimizin sensörleri bu konuda başarılı. Yeni nesil SLR'larımızda parlak bölgelerin detaylarını korumak amaçlı bir mod var. Benim makinede "D-Range", canonlarda "Highlight tone priority" gibi isimlere sahp olan bu sistem sayesinde gölgelerdeki detaylardan biraz feragat edip parlak noktalardaki detayları önplana çıkarabiliyoruz. Açıkçası pek kullanmadım makinemin bu özelliğini. Bu özelliği açtığınızda makinenin minimum ISO değeri 200'e çıkıyor. Bu da pek istediğim bir şey değil.<br /><br />Eğer çekimi RAW yapıyorsak bu detayları yeniden kazanma şansımız var. ACR'nin recovery seçeneği ile parlaklıktan dolayı kaybolmuş bir sürü detayı geri kazanabiliyoruz. Ne mutlu bize ki makinelerimiz gözle görülebildiinden daha fazla detay depolayabiliyor. Ayrıca parlaklıktan dolayı oluşan ışık "bulutu"nu da "Clarity" düğmesini pozitif tarafa çekerek yok edebiliyoruz. Özellikle detayları ortaya çıkarmak istediğimizde "Clarity" düğmesi çok işe yarıyor.<br /><br /><img src="http://lh5.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SjdsPvprrTI/AAAAAAAADM0/ITXqPzohaZk/s800/kedicix29.jpg"><br />(200mm, f/8, 1/100s, ISO 800)<br /><br />Kedilerimize geri dönersek; ışık azaldığında, hareketi yakalamak daha da zor oluyor. Uygun enstantane değerini yakalamak için ISO'dan feragat etmemiz gerekiyor. Bu kedicik de her ne zannetiyse yaprak ile çok ciddi bir savaş içerisinde.<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SjdsL7PDM_I/AAAAAAAADMs/e5cAtFDlnXk/s800/kedicix27.jpg"><br />(230mm, f/8, 1/80s, ISO 800)<br /><br />Bu ufaklıkta herhalde Shrek'deki "Puss in Boots"adlı kediden daha şirin. Zaten küçükken bütün hayvanlar şirin oluyor. Bu kediciklerin bütün fotoğraflarını görmek için <a href ="http://picasaweb.google.com/enderkasim/Kedicix#">buraya</a> tıklayabilirsiniz.<br /><br />Kedilerin fotoğraflarını çektikten sonra uzun bir Bebek -> Arnavutköy -> Ulus gezisi yaptık. Orada da çok güzel fotoğraflar çektim, fakat onlar başka bir yazının konusu ;)<br /><br />Bu arada geçtiğimz hafta içerisinde <a href="http://www.pentaxturkey.com/">Pentax Turkey</a>'e üye oldum. Herhalde dünyanın en canayakın fotoğraf topluluğu <a href="http://www.pentaxturkey.com/">Pentax Turkey</a>. Son derece yardımsever ve paylaşımcı üyeleri var. Pentax makinesi sahibi değilseniz bile siteye üye olup, forumları gezmenizi tavsiye ederim. Her türlü sorunuza sıkılmadan ceap veriyorlar ve tecrübelerini paylaşıyorlar. <br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/formula-1.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/bogazici.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-42490940066784831462009-06-08T13:52:00.003+03:002009-06-16T15:30:26.845+03:00Formula 1<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/yldzlarn-altnda.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/kedicix.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Geçtiğimiz haftasonu İstanbul büyük günlerinden birini yaşadı. Dünyanın en büyük motor sporu organizasyonu Formula 1'in sıradaki etabı, geçen haftasonu İstanbul'da gerçekleşti. Şansıma sponsorlardan birinden(acaba hangisi :P) cumartesi günü sıralama turlarına, Gold tribüne bilet buldum ve tabii ki gidip bol bol fotoğraf çektim.<br /><br /><img src="http://lh3.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SirGPO-0TuI/AAAAAAAAC4o/7L4swsHljYs/s800/Formula133.jpg"><br />(29.4mm, f/5.6, 1/800s, ISO 100)<br /><br />Açıkçası katılım düşüktü. Tribünler boştu. Bu aslında fotoğraf çekmek isteyen bir kişi için iyi bir şey. İstediğim noktaya gidip fotoğraf çekebiliyordum. Ama katılımın bu kadar az olması, bana maalesef ülkemizde motor sporlarının geleceğinin pek parlak olamayacağını gösterdi.<br /><br />F1 sıralama turlarından önce Porsche Cup sıralama turları vardı. Bu turlar başlar başlamaz hemen tribünün ön tarafına koştum. Amacım olabildiği kadar yakından ve güzel fotoğraflar çekmekti.<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SirD5IA_2kI/AAAAAAAACyI/0cG9qYsMQ8g/s800/Formula026.jpg"><br />(250mm, f/8, 1/1250s, ISO 100)<br /><br />Porscheler ısınma turlarını atarken ben de ısınma çekimlerimi yapıyordum. Çok fazla panning tecrübem yoktu ve panning tekniği ile fotoğraf çekmek için olabilecek en iyi ortamdaydım. Önce normal "zamanı dondurduğum" fotoğraflar çekmekle başladım.<br /><br />Bu fotoğrafları çekmek için makinemin P modunu kullandım. Belki de Tv modunu kullanmak daha doğru olacaktı ama ışık miktarını bildikten sonra hangi modu kullandığınızın pek önemi kalmıyor. Ayrıca makinemin D-Range özelliğini de açarak parlak bölgelerde detay kaybının önüne geçtim.<br /><br />P modu sayesinde aperatür değeri, Entegre MTF tablosu üzerinden, her zaman en yüksek netlik sağlayabileceği değere sabitleniyordu. Bu değere uygun olacak şekilde de Enstantane değerleri hesaplanıyordu.<br /><br />Normal fotoğraflar ile ısındıktan sonra sıra panning'e gelmişti.<br /><br /><img src="http://lh4.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SirDwwmCfuI/AAAAAAAACx0/H8l5Nh15Nb8/s800/Formula022.jpg"><br />(92.5mm, f/16, 1/40s, ISO 100)<br /><br />Panning tekniği şu şekilde oluyor: Hızlı hareket eden bir objeyi kadraja oturttuktan sonra deklanşöre basıp, enstantane süresi boyunca objeyi takip ediyorsunuz. Bunu yaparken objenin kadrajdaki yerini bozmamanız lazım. Ciddi miktarda alıştırma gerektiren bir iş.<br /><br />SLR makinelerin yapısından dolayı deklanşöre bastığınız anda makine içerisindeki yansıtıcı ayna yukarı kalkıyor. Bu andan itibaren enstantane süresi boyunca vizörden hiç bir şey göremiyorsunuz. Bu yüzden panning yaparken kadrajı gözlerinize güvenerek değil, içgüdülerinize güvenerek taşıyorsunuz.<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SirDZWVqoxI/AAAAAAAACw0/fhue5qAu6qQ/s800/Formula005.jpg"><br />(250mm, f/16, 1/60s, ISO 100)<br /><br />Yavaş giden arabalar için 1/20, 1/30 saniye gibi değerlerde panning çalışmaları yapılabilse bile, bu Porscheler kesinlikle yavaş değillerdi. 1/40 saniyede düzgün yakalayabilmek çok zordu. 1/60'da anca net sonuçlar elde edebildim.<br /><br />Bu enstantanede uygun ışığı sağlamak için Manuel modu kullanıyordum. Aperatür değerini f/16'ya kadar kıstım ve ISO'yu 100'e çektim. Bu şekilde uygun çekimler yapabildim.<br /><br />O güne kadar Formula 1'i sadece televizyondan izlediğim için Formula 1 arabalarının bu Porschelerden sadece biraz daha hızlı olacağını düşünmüştüm.<br /><br />Ne kadar da yanılmışım!!!<br /><br />İlk Brawn/Mercedes sıralama turları için piste çıktığında önce ses ile sarsıldım. Araçların çıkardıkları ses miktarı bir anda beni kendime getirmişti. Zaten o beyaz/sarı araba pit alanından piste çıktığı anda, şu ana kadarki yaptığım ısınmaların boşuna olduğunu farketmiştim. Asıl şoku aynı araba neredeyse bir dakika sonra, bütün pisti bitirip tekrar önümden geçtiğinde yaşadım!!<br /><br />Bu arabalar biraz fazla hızlıydı!!!<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SirFxyLE3lI/AAAAAAAAC3g/lGI9Pt6jm9E/s800/Formula115.jpg"><br />(230mm, f/8, 1/2000s, ISO 400)<br /><br />Önce normal pozlar ile başladım. Enstantane hızını 1/1000'in üzerinde tutmak için bazı pozlarda ISO'yu 400'e çıkardım. Pentax k20d nin ISO 400 performansı çok başarılı olduğundan fotoğraflarda pek gürültü oluşmadı. SLR'ların deklanşör gecikmesi çok kısa olduğundan dolayı bu tip fotoğraflarda çok daha başarılı sonuçlar alınabiliyor. Deklanşöre bastığınız anda ayna kalkıyor ve fotoğrafı çekebiliyorsunuz.<br /><br />Zaten araba önünüzden geçerken tek bir fotoğraf çekmiyorsunuz. Sürekli çekim modunda deklanşöre basılı tutup birden çok fotoğraf çekiyorsunuz. Ne çıkarsa bahtınıza :)<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SirG_U1WkpI/AAAAAAAAC6Y/egeJNC1D9ow/s800/Formula161.jpg"><br />(250mm, f/8, 1/1250s, ISO 400)<br /><br />Mesela bu fotoğrafın kadraja bu kadar tam oturmuş olması tamamen şans. Yoksa mümkün değil kadrajı tam oturtup da takip etmek. Zaten kadrajı da bu kadar doldurmamak da lazım :)<br /><br />Bu noktadan sonra panning denemelerine başladım. 1/60 enstantane süresi ile denemelerim genel olarak hezimetle sonuçlandı. 1/60 saniye içinde araçlar o kadar uzun bir yol alıyorlardı ki, size göre olan açıları değişiyordu. Bu yüzden istediğiniz kadar sabitlemiş olun, aracın önü ve arkasında netlik kaybı oluşuyordu.<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SirES6cMP0I/AAAAAAAACzc/MTnXIgajwG8/s800/Formula048.jpg"><br />(250mm, f/16, 1/60s, ISO 100)<br /><br />Bu yüzden kısa süre sonra 1/60s ile denemekten vazgeçtim. Enstantane değerini 1/80s'ye ayarladım. 1/80'de bile yakalamak oldukça zordu. Fakat artık alışmıştım. Sıralama turlarının sonuna doğru yaklaştıkça daha başarılı fotoğraflar çekmeye başladım.<br /><br /><img src="http://lh5.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SirE_xRfyNI/AAAAAAAAC1g/nN06w4cJ4Lk/s800/Formula082.jpg"><br />(120mm, f/16, 1/80s, ISO 100)<br /><br /><img src="http://lh6.ggpht.com/_TOcrfbU9aoY/SirFMGaLLxI/AAAAAAAAC2E/2VPEb7SQx9Q/s800/Formula091.jpg"><br />(77.5mm, f/16, 1/80s, ISO 100)<br /><br />Günün sonu geldiğinde 400 deklanşör geçmiş, kulaklarım duymaz olmuştu. Fakat kesinlikle değmişti. Bir çok güzel fotoğraf çekmiştim. (Bu fotoğrafların hepsine <a href="http://picasaweb.google.com/enderkasim/Formula1#">buraya tıklayarak</a> erişebilirsiniz)<br /><br />Sıralama turlarını kimin kazandığını ise hala bilmiyorum :)<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/yldzlarn-altnda.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/kedicix.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-56450090868948090582009-06-04T17:45:00.003+03:002009-06-08T13:55:41.696+03:00Yıldızların Altında<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/martlar.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/formula-1.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Çok şanslıyım çünkü İstanbul'da yaşıyorum. İstanbul bir fotoğrafçının çekmek isteyebileceği en güzel manzaralara sahip olan bir şehir. bu manzaraların başında da iki kıtayı birbirine bağlayan Boğaziçi köprüsü geliyor.<br /><br />Boğaziçi köprüsü gündüz bir başka güzel, gece bir başka güzel oluyor. Devasa boyutuna rağmen zarif görünümü ile İstanbul'un en güzel süslerinden biri olan Boğaziçi köprüsü, gece olduğunda ışıl ışıl oluyor. Her akşam köprü üzerinde bulunan renkli ışıklar yakılığ söndürülerek ve renkleri değiştirilerek değişik ışık gösterileri gerçekleştiriliyor. Bu gösteriler şehrin gece ışıkları ile bir araya gelip son derece ahenkli bir görüntü oluşturuyorlar.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJr6G-ot4CxbZTOTfMiPP42BF9wLdsn0BwB-crwxzOhrA0h6shaVHK9vh-ThgnlRQI7embEHd865wU8TUlZgY-BbfvbanRMW7GEXVRhQ23JBryBv36wshWdKisGkDMQbdXbl3Chp6PL5Y/s800/gece.jpg"><br />(50mm, f/2.5, ISO100, 1.6s/6s/25s)<br /><br />Örneğin bu fotoğrafı çoook önceden Canon Eos 400d ile çekmiştim. O gece yanımda tripod olmadığından dolayı fotoğraf makinesini arabanın kaportasının üzerine yerleştirip o şekilde fotoğrafladığım, ve bu sebeple orjinali çapraz olan bu manzara , tahmin edebileceğiniz gibi HDR bir çalışma. 3 değişik pozlamayı birleştirerek elde ettiğim bu fotoğraf çok sevdiğim bir fotoğrafımdır.<br /><br />Yine benzer güzelleikte bir fotoğraf çekmek için geçtiğimiz cumartesi günü akşamı, arkadaşım Kenan ile birlikte Çengelköy'de buluştuk. Amacımız Çengelköy tarafından boğaziçi köprüsünün güzel fotoğraflarını çekmekti. Fakat şansımız pek yaver gitmedi.Kuzeye bakan kısımdaki köprü ışıkları bozulmuştu. Ayrıca Çengelköyün deniz trafiği çok hareketliydi. Uzun pozlama gece fotoğrafları için bu istenen bir durum değil çünkü pozlama esnasında kadraja değişik tekneler ve vapurlar girebiliyor. Bu da kadraj bütünlüğünü bozuyor.<br /><br />Şunu da farkettim ki, deniz seviyesinden çekilen fotoğraflarda deniz trafiğinin rahatsız edici olması ihtimali daha yüksek. Yine de bir kaç güzel poz yakalamayı başarmış olsam da, evde fotoğrafları bilgisayarıma aktarırken yaşadığım bir facia o haftaki bütün fotoğraflarımı kaybetmeme sebep oldu. Fotoğraflarımı kopyaladığımı sanarken sadece bir kısmını kopyalamış olduğumu maalesef fotoğrafları makineden sildikten sonra farkettim!!<br /><br />Ama bu beni yıldırmadı. Yeni makinem ile henüz güzel bir geece çekimim yoktu! Sonunda dün ev halkımı evde bırakıp, tek başıma fotoğraf çekmeye çıktım. Üç kriterim vardı. Köprünün güney tarafından, yüksekten ve Avrupa tarafından fotoğraf çekmek istiyordum. O saatlerde trafik hakkaet çekilmez olabiliyor.<br /><br />Bu üç kritere uygun aklıma gelen ilk yer Selin'lerin Ortaköy'deki eski evinin yokuşuydu. Dereboyu'ndan yıldıza çıkan bu yokuştan Boğaziçi köprüsü çok güzel gözüküyordu.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggScqg23Uf1SFPgBFHZ9Gqyqs31QTeg4iAHeH4xtHB7Y5Z4Eey-bgUpE8fho_eHv9accCqud8AiFFcsZkZ_WssR6BrASH2AQVg5fbYSnoS1FmDGkp11SsOZhnvrFnF68P24xcKeFZjwEo/s800/k_filtered.jpg"><br />(50mm, f/11, ISO 100, 13s)<br /><br />Bu fotoğraf RAW olarak çekildi, croplandı, PS'de sharpening uygulanıp, Neat Image ile gürültü temizlendi.<br /><br />Bu fotoğrafı çektikten sonra arabayla yokuşun sonuna kadar çıkıp, yıldız parkının girişine geldim. Bu noktadan da şu fotoğrafı çektim.<br /><br />-<img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfT6kl33qYqs8uANoxVjHAcUm23np5LNthXByqTZ8a3_kXeItgfUCjalHuSxbbNa1sI2EfQ81YXvgpvg4bbG8loqamNTL6lLMFEcMIRzZ_P9draCB1I7-HRkTmoJFweGp3ahpm2-9Vcx8/s800/kopru2ufak.jpg"><br />(120mm, f/8, ISO 100, 30s)<br /><br />Bu fotoğrafın normal hali biraz aşırı pozlanmış durumdaydı. Bu sebeple RAW dan export ederken aydınlığı kıstım.PS'de sharpening + Neat Image. Bir de PS'in otomatik çerçeve ekleme modülünü denedim :)<br /><br />Bu fotoğrafı da çektikten sonra yıldız parkının içerisinde dolaşmaya ve bütün köprüyü kadraja alabileceğim bir nokta aramaya başladım. Aramam uzun sürmedi....<br /><br />....çünkü parktaki köpekler tarafından kovalandım!!!!<br /><br />Fotoğrafçılık tehlikeli iş. Gecenin bir saatinde tek başına fotoğraf çekmeye uğraşmak da cesaret istiyor :) O yüzden sizinle birlikte fotoğraf çekip sıkılmayacak arkadaşlar bulmak lazım.<br /><br />Sonuç olarak yavaş yavaş gece çekimi işini çözmeye başladığıma inanıyorum. Hala tam çözemediğim noktalar da var. Mesela bazı fotoğraflarda ışıklar, parıldayan yıldızlar gibi çıkıyor. Bildiğim kadarıyla bu kısık aperatürün bir etkisi. Görüntü olarak benim hoşuma gidiyor fakat bir türlü tam gerçekleştiremedim.<br /><br />İkinci sorunum ise netlik. Sanrım bu gece fotoğraflarında autofocus a pek güvenmemek lazım. Aperatürü kısıp, hızlı bir hiperfokal uzaklık hesabı yapıp(Hiperfokal uzaklığın ne olduğunu hatırlamak için <a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/kavak-yelleri_04.html">Kavak yelleri</a> yazıma bakabilirsiniz.) ona göre manual fokuslamak lazım galiba.<br /><br />Bir diğer sorun ise tripod. Dandik sayılabilecek bir tripoda sahibim. Tripodum, makinemden daha hafif. Dolayısıyla en ufak rüzgardan veya hareketten etkilenebiliyorum. Bu da netlik kaybına yol açıyor.<br /><br />İnşallah önümüzdeki günlerde kadraja tüm köprüyü sığdırıp sizlerle paylaşacağım. O zaman kadar:<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/martlar.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/formula-1.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-54498124672332590692009-06-01T16:19:00.002+03:002009-06-04T17:51:29.884+03:00Martılar<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/pentaxla-canm-pentaxla.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/yldzlarn-altnda.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Yeni makinem geldiğinden beri martılara merak saldım. Eskiden çekmeye çalışıp da 18-55'imle çekemediğim, 75-300'ü de takmaya üşendiğim için poz yakalayamadığım martıları, yeni 18-250mm lensim ile çok daha rahat yakalayabiliyorum. Fakat hareket eden kuşun fotoğrafını çekmek gerçekten zorlu bir işmiş.<br /><br />Kuş fotoğrafçılığı zaten kendi başına ayrı bir fotoğrafçılık dalı. Güzel kuş fotoğrafı çekebilmek için, güzel bir tele objektife, sağlam bir makinaya ama herşeyden önemlisi yüksek miktarda sabra ihtiyacınız var. Benim için şu anda kuş fotoğrafı çekmek, kuşu havada gördüğümde odak uzunluğunu arttırıp, kadraja alıp, odaklayıp deklanşöre basmaktan ibaret. Fakat bu işle ciddi şekilde ilgilenen kişiler, sabit odak uzunluklu, hızlı ve net objektifleri ile, sadece kuş çekmek için değişik kuş türlerinin bulunduğu bölgelere geziler düzenliyorlar.<br /><br />Tabii benim bu tip bir iddiam yok. Ama çektiğim fotoğrafların güzel çıkmasını istiyorum. Özellikle kuş fotoğraflarına keskin görüntü çok yakışıyor. Bu yüzden normal RAW çevrimine ek olarak, kuş fotoğraflarında bir parça keskinleştirme de uygulamaya karar verdim.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_YYRJqpu-MYoqm49d86cknO3eTMG_RbKW93s91Clm9mmw6zfReR9XrTcAuKgvVVXcWc5ntzvNEvNGhIjpYyqvSxS5QqfSv4kutRDSqUSzj65hJiBWFzDID5oeI8MOEnUYdtXqgeYOqIA/s800/marti0.jpg"><br />(250mm, ISO 400, f/8, 1/2500s)<br /><br />Mesela bu görüntü 100% yakınlaştırılmış ve keskinlik uygulanmamış bir görüntü. Fotoğraftaki martı bayağı uzaktaydı. Ben de çekimi 250mm odak uzunluğu ile yaptım. Buna rağmen martı kadrajın çok ufak bir kısmını oluşturuyordu. Bilgisayarda 100% yakınlaştırıp cropladığımda (kesme işlemi) bu görüntü ile karşılaşıyordum.<br /><br />Keskinlik görsel bir olay. Lokal olarak sert ton geçişlerindeki geçiş şeridinin kontrast değerine keskinlik diyoruz. Zaten genel olarak kontrastı yüksek bir fotoğrafa baktığımızda bile keskin gözüktüğünü söyleyebiliriz. Tüm resmin kontrastını ayarlamanın yanısıra, bilgisayar programları resmin kenarlarını, ve köşelerini "bulup" bu noktalara da özenle kontrast uygulayabiliyorlar. Bu işleme "Keskinleştirme" (Sharpening) deniyor. Yukarıdaki fotoğrafı "keskinleştirdiğimizde" bu sonucu alabiliyoruz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjbNM5VSQqbg0L98bDb7GHAW5jLDee72kuasPMkL-06edPhZ4BOCpS3lV-nRGxbEZuGsy7iRcIaKlPtOvgw1yWeDpBIdfZXAfGHEQyYvjQYk-0yaRmo5lS0wQ8LEGUyQTRahzWjv_Ybgik/s800/marti0_1.jpg"><br />(250mm, ISO 400, f/8, 1/2500s)<br /><br />Keskinleştirme işlemini bu örnekte ACR(Adobe Camera Raw) üzerinden yaptım. ACR, Photoshop'un RAW dosyaların çevriminde kullandığı arabirimin adı. Bundan sonraki yazılarımda sıklıkla kullanacağım bir kısaltma. ACR'nin 4 skalalı bir keskinleştirme arabirimi var. Bu skalalarla oynayarak fotoğrafımızı daha keskin hale getirebiliyoruz. Her işlemde olduğu gibi bu işlemde de aşırıya kaçmak fotoğrafı bozuyor. Uygun miktarda keskinleştirme uygulamak çok güzel sonuçlar verebiliyor.<br /><br />Tek sorun keskinlik de değil. Eğer yüksek enstantane değerlerine ihityacınız varsa ve/veya benim gibi ISO değerini biraz yukarıda unutmuşsanız bembeyaz martıların üzerinde gürültü problemi de yaşayabiliyorsunuz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpdikFWpjEyfimLDWQR6XDDa3P155TipgI7TBLWIHhVUsytcZb85PR07KI8EU5Xth3soLhQBCWe5NCItHJ6g6pN32EskNvJE0sHyATNpSN8FvB9BBY8ckLBSJbpGY4i2VZ-OrNESo09Pg/s800/marti1.jpg"><br />(155mm, ISO 400, f/11, 1/3200s, Keskinleştirilmiş)<br /><br />155mm'de ne işin vardı demeyin. Daha yeni yeni alışıyorum fotoğraf makineme. Hem 250mm'de kuşları yakalamak çok zor. Bir de makineyi 400 ISO da unutunca bayağı gürültülü bir fotoğraf oldu.<br /><br />Aslında makinenin ISO 400 deki performansı çok iyi. Sorun ışık ölçümünden kaynaklanıyor. Arka planda çok ışık olduğu için, arka planı aşırı parlamayacak şekilde çıkarmak adına, ön planı karanlık bırakıyoruz. Sonra RAW'dan çevirirken öndeki objenin detaylarını ortaya çıkarmak için aydınlığı arttırınca bu bölgede gürültü ön plana çıkıyor. Ayrıca keskinleştirme işlemi bu gürültülerin de artmasına yol açabiliyor.<br /><br />Allah'tan Neat Image var!<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKGsS4x-FbzNEuQFlOWiRC7KoyPZ_QFqONcXoKgyHBLP0g7yxSe2IW7FazutGe5bz-qKmN0Puk46uDGRImm_GP1GWfhMRlanwkn5SPoknzBxQDUSyxetlMMugpjeX32-_xVYuJsTofKB0/s800/marti1_1.jpg"><br />(155mm, ISO 400, f/11, 1/3200s, Neat Image + Unsharp Mask)<br /><br />Photoshop Neat Image Plug-in kullanarak gürültüyü aldıktan sonra, Filters->Sharpen->Unsharp Mask uygulayarak fotoğrafı çok daha net ve berrak hale getirebiliyoruz. <br /><br />Her ne kadar dijital karanlık odamız bize gerçekten çok yardımcı olsa da fotoğrafın doğasına karar verdiğimiz an çekim anı.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgoTs8d779lj-0sCj4R54ezk8tNq8PYq3ffcByjlDU9uRQmxOLZH7jqKsKwpnzW6gYqAAvhedSc5UFMcNnZGB0VU1apiVbCMCFgPEW13bgi4WD36jnvFIsdxdpyWct_uAuyDJ0RlDAdea8/s800/marti2.jpg"><br />(155mm, ISO 400,f/8, 1/2000s, Neat Image + Unsharp Mask)<br /><br />Kuş fotoğrafı çekeken dikkat edildiğinde iyi sonuç veren bir diğer nokta ise çekimi yaptığınız açı. Kısıtlı tecrübem ile söyleyebilirim ki: "Ne kadar çapraz o kadar iyi". Mesela bunun gibi yukarı doğru çekilmiş fotoğraflarda kuşlar çok abuk subuk figürlerde çıkabiliyor. Özellikle gagalar bence kötü çıkıyor.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicXiXs7M1D4mxPIdW_VBgqiv5TEBO-BF2ct6t3gwYYxEWEm2VUbXfoWPM5Pedhaskidmzg6bUE9iCYPRk3DLDPy0NxsGv0n7Ojq2Mp-rZoS5LfPjAmOmsuC1xBTaBXBlZGfCaz7yXRNX8/s800/marti3.jpg"><br />(230mm, ISO 400, f/8, 1/1600s, Neat Image + Unsharp Mask)<br /><br />Bunun gibi düz karşıdan çekildiği zaman da derinlik kaybı oluyor. Yine de tam aşağıdan çekmekten daha iyi.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6BQvHdmIqgZYdfMjCI6_G9wlBkuNHzKTT1XkuXO3xGZKa5qyFPT0yKwvV_o4dMN7TMZAT3C736RGyF9fQQV5jh2_GwFxdvjX0syLOMZXQr_mx-AOEl4RW5bsvIxmZXWIdN9TDRxAHGAg/s800/marti4.jpg"><br />(230mm, ISO 400, f/8, 1/1600s, Neat Image + Unsharp Mask)<br /><br />Mesela martı alçak uçuş yaparken yüksek bir noktadan yapılan üst çaprazdan çekim fena olmuyor.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDr0exSkFVrThW2JtnWMrq_hoLB7WKnSCAdzcQssgpY80UKPuHRalnG3bBhNoi9IdNR6gYLZZAvfQG9W4PZhZDUkrO5mJWDCQ9Whmg6NNKfAHeLkhxKx-Oa4k5kWl8Lztpim5eayuNxqo/s800/marti5.jpg"><br />(250mm, ISO 200, f/8, 1/1000, ACR Sharpen)<br /><br />Alt çaprazdan süzülme anını yakaladığınızda da güzel fotoğraflar elde edebiliyorsunuz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6S06BHl27S60cyNNNCkxMqyIYslqoPGYVLVd-R-S-BdsXyetAvZR5eQdos8DaHGgG1RLG2NYIg058mwe__KvABPoVSlxDvm2Q0hYyZEkb2b9yTpbHv4Y-0HHe0maPT_xoiWsScuK_qhw/s800/marti6.jpg"><br />(220mm, ISO 200, f/8, 1/1000, ACR Sharpen)<br /><br />Bazen de resmen martılar havada durup poz veriyorlar. <br /><br />Sonuç olarak bana yeni eğlence çıktı. Bir gün hususi kuş çekmek için ben de geziye çıkacağım. Fakat daha o güne var. Daha güzel kuş fotoğraflarında buluşmak üzere.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/pentaxla-canm-pentaxla.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/yldzlarn-altnda.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-46688171057670691052009-05-25T14:24:00.003+03:002009-06-01T16:25:38.940+03:00Pentax'la canım Pentax'la<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/kral-oldu-yasasn-kral.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/martlar.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Hafta başında yeni makinemi aldıktan sonra haftasonu'nu iple çektim! Arada bir sürü deneme çekimi de yaptım, fakat evde kapalı ortamda çektiğim resimler son derece sıkıcı oluyordu. Bir gece Otağtepe'ye fotoğraf çekmek için gittim fakat tripod ile içeri girmeye kalktığımda benden giriş ücreti olarak 200YTL istediler. <br /><br />Belki başka bir gün bu ücreti ödeyebilirim. Çünkü verilen para Tema vakfına bağış olarak gidiyor. Ülkemizde yeşil korumak ve arttırmak adına çalışan bu vakıfa aslında daha çok ilgi gösterip bağış yapmamız lazım.<br /><br />Haftasonu geldiğinde ise yeşilin bol olduğu başka bir yeredeydik. Sarıyer'in kuzeyinde, Koç Üniversitesinin ilerisinde ufak bir balıkçı köyü olan Garipçe'ye kahvaltı etmeye gittik.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXgkNBbRtJWGD9p8Sk8xObjRK9RZDltHR-7S_mlTauXua08MXlg5A9MOS0wp5wK5iNXeQx9snFSYmQpCEEtqSsjXSMMW0esmnEfM6OYkfxISyGRDGoONTiyIDiIl518jLVG2fmXlff9Ck/s800/garipcekoy.jpg"><br /><br />Garipçe eskiden çok daha sessiz ve sakin bir yermiş. Biz gittiğimizde sahil kenarındaki restoranlar doluydu. Yine de deniz kenarında bir masa bulup kahvaltı edebildik.<br /><br />Kahvaltı biter bitmez ise hemen Seyhan ile birlikte çekimlere başladık. Yeni makinemin neler yapabileceğini merak ediyordum. İlk adım renkleri kontrol etmekti:<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjouxs71EZiSiXS1sBwzzIrX-uB_uat4d2m4W3f4kFQf7mN2yfgZp74cV_CAstZ1Ub1aE2FGznNWrG715uAZTggCztQId4RPZpVCf_h4a3MkNMEjJuUR7IdI6MioR_zuu-VCwtFRNqDCO0/s800/renkler.jpg"><br /><br />Görüldüğü gibi teknenin, bayrağın ve çevrenin renkleri son derece canlı ve net çıkmış durumda. Ayrıca yüzde yüz yaklaşıldığında bile netlik ve renklerde kayıp yok denecek kadar az.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj6aATB2F713AfFDAIYeH7FWpWoIFSLaChTBYo8IQWyaKK4pYpkjZHt6Jd9QDIv6bVs32JVxjgmaAZO1Drh5THJLymT2zu84nPSCiLvjOtU7GyHtXEz-jmE5yS41nAD5ICscpdhCUepGEE/s800/renkler100.jpg"><br /><br />Benim bu fotoğrafa etkim aslında hiç olmadı. Sadece makineyi P moduna ayarladım, kadrajı ayarladım ve düğmeye bastım. Her ne kadar makinenin herşeyi kendi ayarlaması bir çok fotoğrafçı için mantıksız gözükse de, bu makinede durum biraz değişik. Pentax k20d'nin P modunda hangi kriterlere göre karar vermesini istediğinizi belirtebiliyorsunuz.<br /><br />Kullandığım lens Pentax SMC DA 18-250mm f/3.5-6.3. Bu lensin içinde kendi MTF veri tablosu mevcut (MTF'nin ne manaya geldiğini hatırlamak için <a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/bekliyorumnet.html">iki önceki yazıma</a> bakabilirsiniz). MTF tablosu ile birlikte, herhangi bir andaki odak uzunluğu bilgisi de lens üzerinden gövdeye aktarılıyor. Eğer makineninizin P modu ayarını MTF öncelikli ayara alırsanız, her odak uzunluğu için en net aperatür değerini makineniz otomatikman seçiyor.<br /><br />Daha basit anlatmam gerekirse: P modunda lens mümkün olan en net aperatür değerinde çalışıyor. Tabii ki bu değere müdahele etmek de elinizde arka tekerlek ile aperatürü, ön tekerlek ile de enstantane hızını değiştirebiliyorsunuz.<br /><br />İsterseniz ISO değerini de otomatiğe bağlayabiliyorsunuz. Auto ISO konumunda hangi değerler arasında ISO değerini seçmek istediğinizi belirtebiliyorsunuz. Bu sayede aşırı karlanma durumundan kurtulmuş oluyorsunuz. Ben makinemi ISO 100-800 aralığında oto'ya ayarladım. Bu sayede ışık olduğu sürece ISO 100'de kalan makinem, ışık azaldığında önce ISO yu kısıyor, eğer o da yetmezse anca o zaman enstantane değerini düşürmeye başlıyor.<br /><br />Kısacası, makine sizin belirttiğiniz kriterleri kullanarak sizin alacağınız kararları otomatikman alabiliyor. Bunun neresi fotoğrafçılık demeyin. Kriterlerin kontrolü sizin elinizde. Biraz kullandıktan sonra farkedeceksiniz ki sizde olsanız aynı değerler ile fotoğraf çekerdiniz. Örneğin yukarıdaki fotoğraf 23mm odak için f/5 aperatür ile ISO 100'de 1/500s enstantane ile çekilmiş. Ben de seçsem zaten bu değerleri seçerdim.<br /><br />Bu fotoğrafı çektikten hemen sonra, 18-250 lensin uzak ucunu denemeye karar verdim. Balıkçı köylerinin daimi sakinleri Garipçe'de de oldukça fazlaydı. Martılardan bahsediyorum. Garipçe martıları bana, yeni lensimin telefoto ucunu kullanabileceğim güzel pozlar veriyorlardı.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-39BQA-yG27uI5j1MhpZRq-m4tp_4LOEHwVtkFZh1y8mHEOJ60hH_XYLVvUuBuxvwFOm4PkW38BLGZRp4XdfgMxB-fk23asjbpd0c-jPigwnijgrDO5Eb1NTDQMaPctr9RPKkv7xI12E/s800/marti.jpg"><br /><br />Önce bu fotoğrafın çekim değerlerini belirtmek istiyorum. 220mm odak uzunluğunda, f/8 aperatür değeriyle, 1/1000s enstantane ile çekilmiş bu fotoğrafın ISO değeri 200. ISO değerinin 200 olmasının sebebi, makinenin d-range seçeneğinin aktive edilmesinden dolayı kaynaklanıyor. Makinenin ISO menüsünden aktif hale getirebileceğimiz bu değer sayesinde, sert ışıkta bile aydınlıkta kalan noktaların detaylarını kolay kolay kaybetmiyoruz. Fakat bunun için ISO 100 değerinden feragat etmemiz gerekiyor.<br /><br />Ben fotoğrafı çekerken güneş acımasızca parlıyordu. Pozlama telafisi kullanıp daha düşük pozlama değeri ile çekseydim, martı karanlık kalacaktı. D-Range sayesinde güneşin parlayıp beyaz yansıma oluşturduğu çoğu noktanın detaylarını korurken, gölgelerden de feragat etmemiş oldum.<br /><br />Sahil kenarında çektiğimiz fotoğraflardan sonra, Garipçe'nin yukarısında kalan surlara doğru bir yürüyüş gerçekleştirdik. Yukarı çıktığımızda şahane bir manzara ile karşılaştık.<br /><br /><div style="width:800px;height:600px;overflow:auto;"><br /><img src="http://www.fotonline.net/images/garipceufak.jpg"><br /></div><br /><br />Bu panoramik görüntü düşük çözünürlükte bir kopya. Asıl dosya çok daha büyük ve 10 adet dik fotoğrafın birleşiminden elde edildi. Yaklaşık 270 derecelik bir görüş alanında hem Boğaz'ın Karadeniz girişini, hem de Garipçe'yi aynı anda görebiliyorsunuz. Bu çekimde eskiden çektiğim panoramaların aksine M modu yerine P modunu kullandım. Amacım RAW karelerin ışığıyla ne miktarda oynayabileceğimi, ışıkları eşitlemek için ne kadar uğraşmam gerektiğini görebilmekti.<br /><br />Pentax kameraların iki adet RAW seçeneği var. Biri Pentax'a ait olan PEF uzantıl dosyalar. Öbürü ise Adobe'nin piyasa standardı DNG (Digital Negative) dosyası. DNG seçeneğinin olması çok hoşuma gitti. Diğer kameraların dosya formatları karışık olabiliyor. Örneğin Canon makineler .CR2 uzantılı dosyalar kaydetse de her CR2 uzantılı dosyanın yapısı aynı olmuyor. Örneğin 400d ile birlikte gelen Digital Photo Professional yazılımı, 50d ile kaydedilmiş CR2 dosyalarını açmıyor. DNG de versiyon uyumu sorununuz yok. Şimdi de gelecekte de DNG dosyalarını her zaman okuyabileceğiniz Adobe programları olacak. Fakat bundan 10 sene sonra Canon Eos 350D ile çekilmiş RAW fotoğraflarınıa bakmak istediğinizde belki de yazılımınızın bu eski formatı desteklemediğini göreceksiniz.<br /><br />Pentax makinesinin RAW seçeneklerinin arasında DNG'yi eklemekle çok güzel bir iş yapmış olsa da, makine ile birlikte gelen yazılım malesef çok kullanışsız. DPP'ye alıştıktan sonra resmen kullanamadım Pentax Photo Laboratory'yi. O yüzden Adobe Bridge kullanmaya başladım. Tüm Pentax kullanıcılarına tavsiye ederim. Bir yerden bir şekilde Adobe Photoshop CS4 edinme şansınız varsa edinin. Gördüğüm en başarılı RAW işleme programı diyebilirim.<br /><br />Garipçeden sonra Dalya sahiline gittik. Sahilde pek işimiz olmadı, direkt dağa taşa çıktık. Oradan da bir panoramik çekim yaptım.<br /><br /><div style="width:800px;height:600px;overflow:auto;"><br /><img src="http://www.fotonline.net/images/dalya360ufak.jpg"><br /></div><br /><br />Bu seferki 360 derece. İki panoramik görünüden de görebileceğiniz gibi ışık konusunda pek zorlanmadım. Fakat bunun sebebi Hugin yazılımının ışık geçişlerini çok iyi ayarlayabilmesi. Pentax makinede ışk ölçümü konusunda dikkatli davranmak gerekiyor.Açıkçası ben makinenin ölçtüğü ışık değerlerini genel olarar 1 tam durağa yakın düşük buldum. Pozlama telafisi +1'de çektiğim fotoğraflar genel olarak daha canlı ve parlak çıkıyorlardı. <br /><br />Bir başka dikkat edilmesi gereken husus ise nereyi pozladığını bilmekti. Bir çok durumda ortalama ışık değeri ölçümü yerine nokta(spot) ölçüm yaparak daha başarılı sonuçlar elde ettim.<br /><br />Fotoğraf çekerken ışık ile oynamak çok zevkli. Özellikle güzel bir modeliniz ve uygun coğrafyanız da olunca çok güzel çalışmalar çıkartabiliyorsunuz.<br /><br /><img src=" https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhMbAEfK06l6LgTgv96kEQXWMs7UwszRngO1aZ8oqdpZbsI3-pwoJbxI-Fp7wfrFsaLk1JCazFu3FxovOdsXhzNBB93EC-VHGoK9bHtvZ2z7S40vfixbALP0MnJVVF7UZiUv_TRmM4khew/s800/tersisik.jpg"><br /><br />Bu fotoğrafta pozlamayı nokta ölçüme ayarlayıp güneşi pozladım. sonra AE-L tuşuna basarak pozlama değerini kitleyip, Selin'i güneşin önüne alıp bu şekilde fotoğrafı çektim. 22mm odak uzunluğu, f/7.1 aperatür değeri, 1/3200s enstantane değeri ve ISO 100'ile çekilen bu fotoğrafta, Selin nerdeyse tamamen karanlık çıktı. Sonradan RAW'dan çevirirken gölgeleri biraz daha karartarak tam silüet elde ettim. Son derece hoş bir fotoğraf oldu ve şu anda masaüstü arkaplanımı süslemekte.<br /><br />Tepelerden sahile geri dönerken, bulunduğumuz bölgede bir çok kelebek olduğunu gördük. Lensimin az da olsa makro olanağının olduğunu bildiğimden hemen bu kelebeklerin fotoğraflarını çekmeye başladım.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6zfwlDv070tAsIdt84prr8mEKZMzNuXDmR00JXNtKi4hwPNmwNqVfzIu1T1EUayrQcqlF2Wrlc3QZ2OKcsf3c4Pn34LPLWhlWXHVVl9UvRLEXmKqanlNa4D-R000z3hYBRSdMR1VqZ8I/s800/kelebek.jpg"><br /><br />Makro çekim, ufak objelere olabildiği kadar çok yaklaşıp, btün detayları ile çekme sanatına deniyor. Makro etiketli lensleri gerçekten objelere çok yaklaştırıp kullanabiliyorsunuz. Normal günlük kullanım lenslerinin minimum odak uzaklığı 30-40 cm iken, makro lenslerde objenizin dibine kadar girebiliyorsunuz.<br /><br />Daha makro konusunda çoook acemi olmama rağmen bazı şeyleri öğrenme fırsatı buldum. Öncelikle makinemin herhalde kullanmam dediğim Live-view modunu kullanmanın neden gerektiğini anladım. Benim lensimin minimum odak uzunluğu 42cm. 250mm odak uzunluğuna getirdiğimde f/8 aperatür için alan derinliğim 0.4mm!! Bu dar alan derinliğini autofocus ile yakalamak gerçekten çok zor. Vizörden baktığınızda gördüğünüz görüntü ise netlik konusunda çok yardımcı olmuyor.<br /><br />Yani kısacası manual odaklama yapmak gerekiyor ve bu odaklamayı da vizörden değil, Liveview ekranından yapmanız gerekiyor. Liveview ekranı, seçtiğiniz ayarlara göre diyaframı kısar ve alan derinliğini tam olarak görmenizi sağlar. Ayrıca Liveview açık iken dijital olarak fotoğrafa yakınlaşabilirsiniz. Her ne kadar bu yakınlaşma çok net olmasa da, odaklamanın olup olmadığı konusunda size genel bir fikir verecek kadar detaylıdır.<br /><br />Bu noktadan odaklamayı hallettiğinizde geriye bir tek deklanşöre basmak kalıyor. Otofokus'da iyi sonuçlar veriyor. Fakat gördüğüm kadarıyla manual kadar net olmuyor.<br /><br />Dalya gezimizi bitirdikten ve bir çok fotoğraf çektikten sonra, Uzunya'ya geçtik.<br /><br /><div style="width:800px;height:600px;overflow:auto;"><br /><img src="http://www.fotonline.net/images/uzunyaufak.jpg"><br /></div><br /><br />Bu manzara eşliğinde balığımızı yedik, rakımız içtik ve evimize döndük. Gezinin diğer fotoğrafları için <a href="http://picasaweb.google.com/enderkasim/GaripceDalyaUzunya">bu bağlantıdan</a> faydalanabilirsiniz.<br /><br />Sonuç olarak yeni makineme alışmaya başladım. Bu haftasonu çektiğim fotoğraflar gelecekte çekeceğim güzel fotoğrafların da habercisi. Bu hafta Suriye'de olacağım. Haftaya görüşmek üzere.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/kral-oldu-yasasn-kral.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/06/martlar.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-16154609886630877812009-05-20T13:45:00.004+03:002009-05-25T14:28:59.642+03:00Kral öldü yaşasın kral!<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/bekliyorumnet.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/pentaxla-canm-pentaxla.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Sonuda uzun bekleyişim sona erdi. Artık yeni bir fotoğraf makinem var. 8 ay boyunca kullandığım (ve çok memnun kaldığım) Canon Eos 400d'me veda ettim ve artık bir Pentax k20d'ye sahibim!!<br /><br />Canon'dan sonra niye Pentax'a geçtin sorusunu çevremden sıkça duyuyorum. Öncelikle şunu açığa kavuşturalım: Pentax iyi bir marka. Canon veya Nikon kadar çok bilinen bir marka olmayabilir. Ama senelerdir fotoğrafçılık sektörünün içinde bulunan bir marka. O yüzden marka konusunda herhangi bir tereddüt yaşamadığımı belirtmek isterim.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEipYHe6MuCrmAMnhf1IIDoHe2s6129ad37Mdw8d2j9rof3vNJ8Vi33UwWA1skzNPqT5FL2IFeF6oGTWLpcC_DCIKH-7WwYDzLLn_jgEPFgMIWpFVaYybXkMJcrIuTDJ4HX5ncNpvxUiB4I/s800/pentax_logo.jpg"><br /><br />Daha güzel bir soru şu şekilde olabilirdi. Niye fotoğraf makineni değiştirme ihtiyacı hissettin. Aslında başlangıçta amacım fotoğraf makinemi değiştirmek değildi. Yeni ekipman alma isteğim aslında yeni objektif alma isteği ile doğdu. Canon makinemde normalde 18-55 lens takılı dururdu. Bu lens ile bir çok pozu yakalayabiliyordum. Fakat bazı durumlarda 55mm odak uzaklığı yetersiz kalıyordu. Her ne kadar bu durumlar için 75-300 lensim olsa da, 18-55'i çıkarıp 75-300'ü takıp sonra fotoğraf çekme işlemini gerçekleştirmek bana angarya gibi geliyordu. Zaten fotoğraf makinesini ilk aldığım zamanlar bol bol lens değiştirmiş olsam da, artık her pozu görünce lens değiştirmek angarya geldiği için pozları çekmemeye başlamıştım.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJU8akJKav0WzwHKWnh2dLYrp2OWfLoMtoliqvEEOiBLsyue0MMQUjIyNM-PL3jI2h1F-cT32PjpfRJK-8lkOLXSnGhe6z1t4Vlcr_oAaGb9-nsb-09Aa5HsYIUEegLSaOH9lrGYHkZFY/s800/1EF75-300f4-56IIIa.jpg"><br /><br />Ayrıca sürekli lens değiştirmenin başka bir dezavantajı daha vardı: Sensöre toz kaçıyordu!! Bunun önemini farkettikten sonra gerçetken çekmem gereken bir poz olmadığı sürece lens değiştirmemeye başladım. Temiz stüdyo ortamında lens değşitirmek sorun değildi. Ama tozlu veya nemli ortamlarda lens değiştirmek ciddi bir sorundu.<br /><br />Başka bir sorun da titremeydi. Işık yeterli iken yüksek enstantane değerlerinde rahatça çalışmak mümkün olsa da, ışığın az olduğu ortamlara girdiğimde görüntü sabitleyici, titreşim engelleyici bir sistemin eksikliğini çekiyordum. Sadece az ışıklı ortamlarda fotoğraf çekebilmek için kendime 50mm f/1.8 lens almıştım ve bunu da sürekli değiştirmem gerekiyordu.<br /><br />Sonuç olarak bana gezerken kullanabileceğim, ikide bir değiştirmek zorunda kalmayacağım, hem az ışıkta hem düzgün ışıkta kullanabileceğim, beni üzmeyecek, geniş odak uzunluğu aralıklı ve görüntü sabitleyicili bir lens lazımdı!<br /><br />Piyasada makinemle uyumlu ve bu kriterleri sağlayabilecek 3 adet lens mevcuttu:<br /><br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgxCgOcoq5gy33tj5_2wLoj09mwg3vnkBxJf1D1zgERwEmSkwKZV11sfAwip81MLCInGmSdSYO4UCmdf64fi-kPDO7MvBhMJFxbg3PoDu71uDgFOjc4755kXL9rlRRxmRFZAovbBNUx8zE/s400/canon18-200f35-56is.jpg"><br />Canon EF-S 18-200 f/3.5-5.6 IS<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHhehVHKMrpqMQgUdR7X1UDsqJTjGrKJWAp9hIQUMLMlgTLjI6pOlILJqRZ6KGmOqm6h-FZmvuwCD5w8Rxg1Fsxlbcewd7w3m6MhyphenhyphenmscdEKZysNj-D7yZIz47U3Vm-4krrLlkAqhkClTc/s400/sigma18-200f35-63os.jpg"><br />Sigma 18-200mm f/3.5-6.3 DC OS HSM<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQm6RHvtN4Ab6Mj7oJwLZg9rT3AnPd-fLmhwq7BYrzRjRFggzObEByDtlRPZFw5MIC0Cr8B4F9BRSyS-p1WQf8WS8NDzwKm0NyThvYFhb7hyphenhyphenjaOctGgDxWPcB1gtD_rzE0ttgibRnA5h4/s400/tamron18-270f35-6vc3.jpg"><br />Tamron 18-270mm f/3.5-6.3 Di II VC LD Aspherical IF Macro AF<br /><br />Bu lensler ile ilgili internette varolan bir çok incelemeyi okuduktan ve MTF tablolarını karşılaştırdıktan sonra şu kararı aldım: Tamron 18-270 VC benim istediğim lens.<br /><br />Fiyat olarak baktığımda Sigma'nın ürünü daha ucuz olmasına rağmen, Tamron gerek kalite, gerekse odak uzunluğu bakımından öndeydi. Netlik değerleri açısından Canon ile başabaştı ve fiyatı Canon'a göre daha uygundu.<br /><br />İşte olay bu noktadan itibaren dönmeye başladı. Piyasada Canon'un modelleri zaman zamand eğişik tip "kit" lensler ile birlikte geliyor. Yani lensi fotoğraf makinesi ile birlikte aldığınızda lens normalden daha ucuza geliyor. İçime düşen kurt ise şuydu. Eğer Canon 18-200'ü kit olarak alabileceğim bir Canon fotoğraf makinesi modeli varsa, hem fotoğraf makinemi değiştirir hem de yeni lens sahibi olabilirdim. Elimdeki makineyi de satacağımı düşünüsek, toplamda sadece cebimden bir lens fiyatı çıkarıp, gövdeyi de yükseltebilirdim!!<br /><br />Hemen Canon orta seviye modellerine bakmaya başladım. Eos 40d ve Eos 50d mevcuttu. Eos 50d yeni bir modeldi ve pahalıydı. 18-200 kit lensli versiyonları da vardı, fakat benim bütçem için zorlayıcıydı. Hem Eos 40d'de süper bir makineydi. Fakat maalesef Eos 40d'in 18-200 lensli bir takımı bulunmamaktaydı.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEghjBBTWNADtzKLuzein8nS0ocTtiqkaj_UoRKe3bOmWQSDcXlxhqzmuY7ITbaZBE_x9Dzi5PltKdntkQ_ickWmZ7j4F_hh3BZ2xpmij0GPV5sph0brYuXDg1SXrgug9_xCDVb5NQ1jhV8/s512/img_18051_eos40d_anglelens.jpg"><br /><br />Bir çok inceleme okudutan sonra karar verdim. Önce Tamron lens alacaktım. Ne de olsa canon uyumlu olacağından dolayı ileride 40d'ye (veya 50d'ye) terfi ettiğimde lensi kullanmaya devam edebilecektim. Bu kararı tamamen içime sindirmiştim. Harekete geçme vakti gelmişti....<br /><br />.....ve Derin bebek doğdu.<br /><br />Derin, çok sevdiğimiz arkadaşımız Burcu'nun yeğeni. Burcu'yu, ağabeyi Barış'ı ve eşi Ece'yi doğumdan sonraki gün hastanede ziyarete gittik. Onlar da daha yeni bir D-SLR makine almışlardı. Modeli Samsung GX-20 idi. Üzerinde de 18-250 f/3.5-6.3 bir lens vardı. O anda kafamda bir ışık parladı. Ben elimdeki makineyi aslında daha önce görmüştüm!!<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGZByc7-xER5iI4-p_YmB37VlE3R2WPwXajow-XT7MyYSRH5TuZPTVRV0lWdlk7HOYrca_tbQcSclKIAtfaf1r7OaFfOBzDOIBDCVKKKFnbdtyOxqkUBsh_T_vrOVLajj3rYDjpxhs4FM/s512/gx20_3q.jpg"><br /><br />Samsung GX-20, Pentax k20d'nin ikizi. K20d'nin içerisindeki 14.6mp'lik sensör Samsung tarafından üretiliyor. Karşılığında ise lisans anlaşması sayesinde Samsung, aynı gövdeyi kullanıyor. Gövdenin bir özelliği var ki, benim yukarıda 3 adet lens ile yaptığım sınırlamayı tamamen ortadan kaldırıyor.<br /><br />In-Body Shake Reduction!<br /><br />Yani gövde içi titreşim azaltma. Canon ve Nikon, titreşim engelleme işini lenslerin işi olarak görse de, Pentax, Sony ve Olympus makinelerin yeni modellerinde titreşim engelleme işini gövde hallediyor. Sensöre bağlı mikromotorlar sayesinde görüntüde oluşan titremeler engellenmiş oluyor. Testler de gösteriyor ki gövde içi titreşim azaltma sistemleri ile lens içi titreşim azaltma sistemleri arasında performans farkı yok denecek kadar az.<br /><br />Bu durumda titreşim engelleyecili lens alacağıma, titreşim engelleyicili bir makine gövdesi aldığımda, lens fiyatından ciddi bir tasarruf sağlama şansım vardı. Ayrıca ileride alacağım bütün lensler de otomatikman bu özellikten faydalanabilecekti.<br /><br />Bu yeni olaslığın ışığında incelemelere bakmaya geri döndüm. Pentax k20d gövde ve Pentax 18-250 f/2.5-6.3 lens işimi görecek gibi duruyordu. Fiyat olarak ise bu ikiliyi almak oldukça uygundu. O kadar uygundu ki, elimdeki 400d'yi satıp bunu aldıktan sonra cebimden çıkacak olan net para, Tamron 18-270VC'den daha azdı.<br /><br />Ben de aldım :)<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgggLdqEY9nVz92jLwkcH5PXtOf7faJ2AMxhdhJtTW2H3E7kXYbWXqn5G-xOKuW6XSdsqJkM9-bC_gnD7JYp2K4FtII0Brkcaaw9brbQofb20bP-jNd4hNloDkAAW1z4Ml6o9WrqdfZHJo/s800/Pentax_K20D_17-70_kit.jpg"><br /><br />Artık elimde 14.6mp, Gövde içi titreşim engelleyicili, geniş odak uzunluğu aralıklı süper bir setim var. Bir sonraki yazıda ayrıntılı k20d incelemesi yapacağım. Şimdi sizi yeni makinem ile çektiğim bir kaç fotoğraf ile başbaşa bırakıyorum.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix2epjyAd_QGPcNYdk0csZSalIfgxDihPoJlt7MCweMBOEZJ-Tfd_EN1Rekm5-ACfKqU73v5Skd688nIII6DsBL5Y5X-PnPMDNsHudnLuF5WFMcfEf6l2tgj4EISqnyv4jPHCb6jI8Ceo/s800/IMGP0139.jpg"><br /><br><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgv6vKbaKXyfFUAD07brgJvuJj7PW9179xDXPuc4IGVoRoGuaPbu0fescdK9XRqSp8GQsOOsZNhtDlPf4nIIj5hYatuD3GUmSiqm0E_-PlqS3EQTUoCqO-i2u2KhcQGOSbEsrkP_m1KljA/s800/IMGP0155.jpg"><br /><br><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr1muDDp85G8SRy7-Wwbb6LAzUmXnRHCCw1bW_ZUofJbC-0GIewS9IxteHTfVEvxBkgq9epdqX1u84Z9D206qhGk_Qx9uBOCd1kLZLG5hslImd5HbHVQiUqxonFNb7XjTsPrEk0mRd7yA/s800/IMGP0171.jpg"><br /><br><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgXTiv9yFboYA4M1Ei2lZ_mFjKKMxl9XbqCNS2iqSvnURgLIsX95d8czOZC3NWkUPVflHnjjwAvEB1uYCujTjPYt-escfO9mN6uZfuhcC9zW-i7YPGDKbFMmJYq4d5ecy6GTcuqVhGRXAU/s800/IMGP0202.jpg"><br /><br><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiztSdm6QZIbz3_Fao0vC42xVik5YCF8Ye8WZbAsMtyynxYTmP8Ln2rIYxnkvFf1DcdQLMNzqHrsnm0LMiIpVKM8kkjco2YutL2urDXcNUdl84amb4tsgFLt98HHUWEbuR5yQN8uIr_6Lw/s800/IMGP0204.jpg"><br /><br><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgayHPqc1KK4hfjr4_rcuILg0sn4raKbBY266NArb-OmYh-05Q5v-IwbCCPSxzg5eNklrPnF_PuYQ930oYZJKYrxrz-EntYywEJjpnw3-04AjJsEZAY-gk1dEpxsNIeeV86dhu6fOkwsmI/s800/IMGP0204crop.jpg"><br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/bekliyorumnet.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/pentaxla-canm-pentaxla.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-4808979871238946682009-05-15T12:49:00.006+03:002009-05-20T13:49:45.284+03:00Bekliyorum.Net<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/pazar-kaps.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/kral-oldu-yasasn-kral.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Yeni fotoğraf makinemin gelmesine artık sayılı saatler kaldı. Eve-Online'da ilk Battleship'imi aldığım zaman bile bu kadar heyecanlanmamıştım. Bayağı araştırdım almadan önce. Kağıt üzerinde verdiğim paranın tam karşılığı gibi duruyor k20d. Forumlardan okuduğum yorumlar da aynısını söylüyor. Ama asıl kararı tabii kullanmaya başladıktan sonra vereceğim. Siz de k20d incelemem için başka yazıyı beklemek zorunda kalacaksınız.<br /><br />Fakat komik bir durum var! Sanırım benim 400d pabucunun dama atılacağını farketti. Daha önce çekmediği kadar net fotoğraflar çekme başladı. Daha geçen pazar günü nargilede Selin benim bir fotoğrafımı çekti ki herhalde makinemin bu güne kadar çektiği en net fotoğraftı.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhtK_Pub39eN8KOD9KqPPA9s2XL4c_GGJUMDWlxENo8IHMzlarJnJSUM-XKZmcWHD8-tdniDvL5JAIOQfZgKdPCnlgpjeUX4SeWQn71cAE4KScIRfE-ov5Irma1zNj3YrYcK5BnkE26UQ/s800/_MG_7569.JPG"><br /><br />Fotoğraf 50mm f/1.8 II lens ile çekildi. ISO-200, Aperatür f/2.5 ve Enstantane 1/500s değerleri kullanıldı. 50mm f/1.8 ile çok güzel fotoğraflarım olmuştu fakat hiçbiri bu kadar keskin değildi. Ne kadar keskin bir fotoğrafa baktığınızı anlamanız için %100 yakınlaştırılmış halde bir parçasına bakmanız gerekiyor.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgayjG7-N5Fkn5yLHlF9naFT9YAB4-kItVry1vhiSKeUYODF7f-5KNO7mmkoI-bhWurlAJoTvViXKclFTSGAftav5agl2rHoKbH5QKeJN1qSqhCZqoFAr48iIQnMqofj9pciXwJuQOpXrs/s800/crop.JPG"><br /><br />Gayet keskin ve net bir görüntü. Gerçi bunun beni çok şaşırtmaması lazım. Çünkü 50mm f/1.8 gerçekten bu netlikte fotoğrafları çekmemi sağlayabilecek bir lens. En geniş aperatür değerinde bu kadar net değil tabii ama 2.5 den sonra son derece net hale geliyor.<br /><br />Bundan önceki yazılarımda da lenslerin, belli aperatür değerlerinde en net hallerine geldiklerini anlatmıştım. Genelde en geniş aperatür değerinden bir durak aşağı indiğinizde en net noktaya erişiyorsunuz. Fakat bu durum her lens için bu şekilde değil. <br /><br />Aslında lenslerin hangi aperatür değerinde ne seviyede netlik sağladıklarını bilebilmemiz için bir kılavuz var. MTF eğrileri denen grafikler, lenslerin hangi aperatür değerinde, ne netlikte çekim yapabileceğini bize gösterebiliyor. Mesela Dpreview.com incelediği lenslerin değişik aperatür değerleri için MTF grafiklerini sayfasına koyuyor. <a href="http://www.dpreview.com/lensreviews/widget/Fullscreen.ashx?reviews=26&fullscreen=true&av=5&fl=50&vis=VisualiserSharpnessMTF&stack=horizontal&&config=LensReviewConfiguration.xml%3F2">Bu sayfada</a> 50mm f/1.8 II' nin değişik aperatürlerde ne seviyede netlik sağladığını görebiliyoruz. Aperatür değeri f/2.5 için şu şekilde bir grafik oluşuyor.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDey6lTyeUTpmNsKCzj_xYC2b5F9LRXe6RiJl_9C7JOBzwnmS9KuFOhLSmDYT3M1WhO0Dcu-KpGL2lLVulTnQrOYevCpqqmriMZ7KVFziGI49kWSMsKiQxA9Yz87E2ZI4C2hw7nWXEEyY/s800/mtf.jpg"><br /><br />MTF eğrisi soldan sağa doğru fotoğrafın merkezinden, köşelerine kadar olan netliği gösterir. Görüldüğü gibi f/2.5 de merkez netlik oldukça güzel iken kenarlara doğru gittikçe azamaktadır. Zaten benim fotoğrafın kesip sayfaya koyduğum parçası da merkezden alınma.<br /><br />Grafikde bir adet referans çizgisi mevcut. Nyquist frequency denilen bu değer sizin sensörünüzün üst sınırı. Bu MTF eğrisinde kamera olarak Canon EOS 450d kullanılmış. 450d nin sensörü 12.1 megapixel. Nyquist frequency çizgisi 12.1 megapixellik sensörün aktarabileceği en yüksek fotoğraf netliğinin bir göstergesi. Grafikten de anlaşılabileceği gibi 450d'nin megapixel çözünürlüğü, f/2.5'de benim lensimin sağlayabileceği "çözünürlük"ten fazla. Zaten bu yüzden belli bir noktadan sonra kaç megapixellik fotoğraf makineniz olduğunun pek önemi kalmıyor. Lenslerimiz fotoğraf makinelerinin algılayabileceği netlikte görüntüyü bize sağlayamıyorlar.....<br /><br />....desem de aslında yalan.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIkC9EOnsMSkPNoR5dX0I9_cImsxGoFfGf9RfDgZgQrb4v7UBuaDUxrV6g_4L-R-_Jidun69CdTbqFAvNiELXYqWgIrnoHf837cAzg1s-LZ408zfPxnbZJZZNz4CsMq9Hm11HfIInRUWo/s800/mtf3.jpg"><br /><br />Bu grafikte aynı lens, aperatür daha da kısılarak f/5.6'ya getirilmiş durumda. Netlik bütün çerçeve boyunda o kadar artmış durumda ki 12.1 megapixel artık yetmiyor. 50mm f/1.8'i üç tam durak birden kıstığımızda elde ettiğimiz görüntü oldukça net. Peki ya daha fazla kısarsak?<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRs-hREa1omktjYwVIQGUMuOzoyqcRCTHd6tdCieDxpjhSpcwz6jyRajDwmIT23DO1TynYI9XArRa6d7HbeQbXIIdNaTBa5v78ni5mP5y9QvwX2ykH_TBv28-hxrUXzxUYt2Der5BBGuo/s800/mtf4.jpg"><br /><br />Bu MTF eğrisi f/22'deki netliği gösteriyor. Görebildiğiniz üzere netlik ciddi seviyede düşmüş durumda. Bu yüzden aperatürü çok gerekmediği sürece fazla kısmamak lazım. Zaten 50mm f/1.8 almışsanız, büyük ihtimalle ışığın az olduğu yerde hızlı enstantane değerleri ile çalışmak istersiniz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLFvmTlUbQJ0hGXvgJJV5XKMHqWnj7D-8aJT9xg-Yfo1Ns53v9YV61suCyJTKQv-2e0PINFHXHKmun1ti0pCuHhhl3fRogSi-z8BLXK0U7jNxHkPfAsfOl-4Cim4AdCmejqP-t1iriztk/s800/mtf2.jpg"><br /><br />Aperatür değeri f/1.8 için merkez görüntü keskinliği yerinde olsa da köşelerde ciddi netlik kaybı mevcut. Fakat sonuçta şu hali ile lens, 3 durak kısılmış halinden (f/5.6) 2^3=8 kat daha hızlı. Düşük ışıklarda elinizin veya objenizin hareketinden dolayı oluşacak netlik kaybı, lensinizin aperatür sebebiyle oluşturacağı netlik kaybından oldukça fazla olacaktır.<br /><br />Ben 50mm f/1.8'imi genelde 2.5-2.8 değerlerinde kullanıyorum. Ama tabii ki ışığın durumuna ve ortama göre bu değeri değiştiriyorum. 18-55'i ise gezintilerde f/8'de kullanıyorum. Düşük ışıkta ise boşuna kendimi yormayıp flaşı açıyorum. Flaş kullanamayacağım durumlarda vaktim varsa 50mm f/1.8'i takıp çekimi gerçekleştiriyorum. Yoksa boşuna uğraşmıyorum.<br /><br />Yeni makinemde sadece bir adet 18-250 lens olacak. In-body Shake Reduction bir nebze de olsa gece cekimlerinde yardım edebilir diye düşünüyorum. Ama vakti geldiğinde Pentax 50mm f/1.4 almayı planlıyorum. f/1.4 aperatür + In-body Shake Reduction ile sanırım flaş kullanmaksızın gece fotoğrafları çekebilirim :)<br /><br />Bir sonraki yazımda yeni makinem ile birlikte görüşmek üzere. Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/pazar-kaps.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/kral-oldu-yasasn-kral.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-3521532814814515282009-05-13T09:47:00.002+03:002009-05-15T12:57:27.299+03:00Pazar Kapısı<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/doldurusa-gelmek.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/bekliyorumnet.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Geçtiğimiz hafta, bir fuar ziyareti sebebiyle üç günlüğüne Berlin'deydim. İlk iki gün babam ile fuarı gezdikten sonra üçüncü gün Berlin'i gezme şansımız oldu. Hep merak ettiğim bir müzeye; Bergama müzesine gittik. Sonuçta ülkemizdeki yerinden sökülüp taaa Almanya'ya taşınan Bergama sunağını merak ediyordum.<br /><br />Öncelikle müze ile ilgili şunu belirtmek istiyorum: Organizasyon süperdi. Girişte size ücretsiz olarak bir cihaz ve bir kulaklık veriliyor. Bu cihaz ve kulaklık sayesinde hemen yanınızda size müzeyi anlatan bir tur rehberiniz oluyor. Bu sayede müzeye büyük bir grup gelse bile, bağırarak konu anlatan kimse olmuyor. Gayet sessiz ve sakin bir şekilde bütün müzeyi gezebiliyorsunuz. Bence bu uygulama ülkemizdeki müzelerde de başlamalı.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgsyN_v4RyB8ycVYHqBpsofRgRGaodRSRj97Vg2Ac4iVTal_UQqz9pxIfmMBK556lNTR8m5dlp01PRiRA09exq4l1dcRrdFvki9h5Nnedjfjn7rINVj74r0ckYzUZctOHmQ06vchzIjh5w/s800/m00.JPG"><br /><br />Müzeye girer girmez karşımıza ünlü Bergama sunağı çıkıyor. Açıkçası abartıldığı kadar büyük bir yapı değil, fakat yine de bu yapının ülkemizin kalbinden sökülüp buralara getirilmiş olması insanın içini acıtıyor. En azından orada iyi bakılıyor diye kendimizi avutabiliriz, fakat bu malesef kendi acizliğimizi kabullenmek olur.<br /><br />Girişin hemen sağında ise Milet'e ait bir oda var. Bu odada Milet pazar kapısını görebiliyoruz. Milet ile ilgili olarak <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Milet">Wikipedia</a> şöyle diyor:<br /><br />'Milet Anadolu'nun batısında, Ege bölgesinde (klasik adı Meander olan) 'Büyük Menderes Nehrinin hemen ağzına yakın deniz kıyısında bir antik liman şehridir. Şimdi Aydın'in Söke kazasında Akkoy'un 5km. kuzeyinde ve Balat köyü yakınında bir harebe halinde olup limanı Büyük Menderes tarafından doldurulduğu için yaklaşık 10km denizden içeride bir mevkidedir.<br /><br />Milet pazar kapısı ise gerçekten büyük bir yapı. Oda fazla büyük olmadığı için objektifimin en geniş halinde bile kadraja sığdıramadım. Bu yüzden yeni öğrenmiş olduğum panorama tekniğini bu kapı üzerinde uygulamaya karar verdim. <br /><br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=5><tr><td align=center><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlzCkDArK4YFB3kG63RLNNzvKmMYnqUfN56qVcCCT5RsAhvG-gVq4p3xU3S4JT_f1wIF7uu5ja6m_BrKUkiC4WQZ6C0jEaxXQKQUMEmAEPcGJtFN-JTrcSCc5BYwBr3MRBNWbN4e5nnQo/s288/m01.JPG"></td><td align=center><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigQkUC9yQMTBZ-qJ9Q3bwVZxWm1tttsodks2vP4MgpAji9MTGrsQglKq5Q3HmBWM7g-0hLO9EQ9pCtLRZn_KeajwVz9pq-SYrDaFIwtpfq6QPIqxMonpD03kB4yvzcmIEXH1Uaj6UW-sc/s288/m02.JPG"></td><td align=center><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjx9nGRmOnQgJFU9bAkhxG4VwYgABgVC8VIQVKAkeKf0N4rNNs0F8hd5wjUidGpWV5tQeQx6D0twyeBJCX1K1W5z2fWnCmD5IkFdIxg3EWxoZC4BLt0N0f_OEb4cvqOEXDimvr3ke79kqg/s288/m03.JPG"></td></tr><tr><td align=center><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7eueDgC2AMTlx5va_Vh8gWYxqMkY_MmkInz-HUntGsPTetnvjsFan4SBOsAa1E5AhGR7ZXe6rydM_-VdnCB_Mq38iUUCMw2FZk4jjRLQ7AJQEXlqxsAdm0aouaN78jeN9DxIYBa21IsY/s288/m06.JPG"></td><td align=center><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLMLVfZLZmNMx1bA-aEzFhdIZZK1Z8Whu0z4HS_kWvYJCi-lXYT0v0qDbFn3SDvRwyQGFOgVQARcK1GmNrSCgQeGg_vgJ0LDE4sdKy525DtZA_5NIX08ibvlLicqMUfnDp802aPE4rpgs/s288/m05.JPG"></td><td align=center><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQlCJH58vDWQKQLdoSbUibT7GdH0dZ8V983kxy-rZMQsh4TvFjDfGzdO980PYzJjxzuOrCI90Qwwrn5nYp-QyvSYBAoBY2iBjjkDfjJ4N1ZA2Wk-VyG6bIT7gPwxIeIdJ0rsAZy8bxsgg/s288/m04.JPG"></td></tr></table><br /><br />Sonra bu çektiğim 6 fotoğrafı <a href="http://hugin.sourceforge.net/download/">Hugin</a>'e aktarıp panoramik fotoğrafı oluşturmaya başladım. Hugin gerçekten son derece başarılı bir program. İlk ekranda üç adet düğme var. Sırasıyla bu üç düğmeye basarak panoramik fotoğrafınızı elde edbilyorsunuz. İlk düğme (Load images) dosya seçimi. Panoramik fotoğrafı oluşturan fotoğraflarınızı seçip yükledikten sonra sıra ikinci adıma geliyor.<br /><br />İkinci adımda "Align" tuşuna bastığımızda program çalışmaya başlıyor. Eğer çekim esnasında pozlama seviyelerini dengeli tutmayı başardıysanız ve fotoğraflar fazla karışık değilse, şu tip bir görüntü ile karşılaşıyorsunuz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7mgEZYQjd5jLCRS8R9HU8YqF0uNr8rDjnHysUmPNB3DsvSz8YLikrCHA5v4ralM6_VvyT-MbWL2HEtJp_DpR96TI2TJgTDuBmgLixFHbBTv28mEThEpIUZ6haoz7V5Wa190T2duc-ZwM/s800/m07.jpg"><br /><br />Bu görüntü "Equirectangular" bir görüntü. Sanki balık gözü ile bakıyormuşsunuz gibi gözükür. Panoramik manzara çekimlerinde çok güzel sonuç veren bu görüntü çeşidi, bu tip düz ve büyük nesneler için bence uygun değil. Aşağı köşedeki menüden "Rectilinear" seçeneğini seçtiğimzde bu balık gözü etkisinden kurtulabiliyoruz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDSzyh4fdvm3ec2zvzSni4rhg11PbhE0G3cqDKbJ0jmBPIcW_De7lTHnmfX3BU2QN08PHcGYJxKmlH07jDhNhHsUZRzk1SbEJ3QP8CNEPFneNRercQ2akf5mQ-evY0C6B9eVsz3mixiB4/s800/m08.jpg"><br /><br />Görüldüğü gibi fotoğrafın kenarındaki sütunlar aşırı derecede çarpılmış durumda. Fakat Milet pazar kapısı düzgün bir şekilde duruyor. Fotoğrafın altındaki ve sağındaki skalalar ile oynayıp, biraz da fotoğrafın üzerine tıklamak suretiyle fotoğrafı döndürüp uygun görüntüyü elde edebiliriz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheYC8TV6jrSlmqZMTNii8TPkY1VNiMrqi5eSwBOlL0i4ocoo1YO4pv3ojPPXPPRRyUoiOFgYvPWjka-UrodlmkmWlHz4NB5T8_Utqj9pj-N5HFolORrYDgGdmN1R61mpXc9DXSbUoVNq8/s800/m09.jpg"><br /><br />İstediğimiz görüntüyü elde ettiğimizde bu pencereyi kapıyoruz ve ana ekrandaki üçüncü tuşa(Create Panorama) basıyoruz. Uygun bir dosya ismi seçiyoruz ve görüntüyü kaydediyoruz. En son olarak da fotoğrafı başka bir fotoğraf işleme programında (Photoshop, DPP, Picasa, Irfanview...herhangi biri olur) açıp, fotoğrafın tutmak istediğimiz kısmını kesip çıkartıyoruz (cropluyoruz).<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBelRkAnFUm3eY-bBBpRdSl5TfKAM2rScKHmEcw4eatwmsX-RsSwxhEaQ1pO2nGwus4FIfeb0x_8b5CkGT3u3RfnNDmFsSDOFRXXxurNmcLJ1TYR53ejPo1BgdLpqFaiuXTi0AwnT-Q-g/s800/m10.jpg"><br /><br />Sonuçta ortaya çıkan görüntü de bu şekilde oluyor. Berlin'de bir sürü fotoğraf çektim. Bu fotoğraflara <a href="http://picasaweb.google.com/enderkasim/Berlin?feat=directlink">buradan</a> erişebilirsiniz.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/doldurusa-gelmek.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/bekliyorumnet.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-82596098580161497322009-05-11T15:51:00.004+03:002009-05-13T09:58:44.071+03:00Dolduruşa Gelmek<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/izmoria.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/pazar-kaps.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Yaz geldi!!!! Tişört ile dolaşabileceğimiz, üzerimizde kat kat elbise taşımayacağımız ve tabii ki çok daha rahat fotoğraf çekebileceğimiz canımız yazımız sonunda geldi. Biz de havayı güzel görünce kendimizi hemen dışarıda bulduk. Arabaya bindiğimizde hala nereye gideceğmize karar vermemiştik. Ama en büyük adım olan evden dışarı çıkma işin halletmiştik.<br /><br />Önce standard yürüyüş parkurumuz olan Baltalimanı'na gitmeye karar verdik. Yolda aklımıza başka bir şey geldi. Fatih Sultan Mehmet köprüsünün Anadolu tarafının güneyinde. Kocaman bir bayrak dalgalanmakta. Bu bayrak Tema ve Koç vakfına ait bir parkın içinde. Daha önce hiç gitmemiştik, gidip görelim dedik.<br /><br />İyi ki de gitmişiz. Yoksa bu fotoğrafı çekemeyecektik.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg_KsuQ33EX8qjfQCbkgr0gNWqMZ3UkLh885PmeFhkoDf8rtMHPtzRpGjvMYOBMYs3Royfz_DF0KmNvqTp1Q1DFCtY0NnBZCVH4dbyotvCDaZcD-RxtAa1mZYIB3xS_agpi8_l9utra9rI/s800/o1.JPG"><br /><br />veya bunu...<br /><br /><div style="width:800px;height:600px;overflow:auto;"><br /><img src="http://www.fotonline.net/images/o2.jpg"><br /></div><br />(Scroll bar'ı çekerek sağa doğru gidebilirsiniz.)<br />hatta bunu.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjx4Eo4Cfj8mJHrPmdvOu1SfivZmDM5RTU37QdgMxslGRAI2pfTyMjmNVItm8Z3BrA8aLqjRLA-zvWqAGT3dUWmv7YnsG6dtlhKPv03bXAGGoaH_K4B1177Za3KZoMm3UKBLEF0tZBKJVc/s800/fill04.JPG"><br /><br />Sonuncusu ne alaka demeyin. Bugun yazımda bu fotoğrafı anlatacağım. Çünkü güneşli havalarda hem manzarayı hem de gölgede duran bir kişiyi aynı kadrajda çekmek o kadar kolay değil. Hem bu resmin modeli benim, fotoğrafçısı ise eşim Selin :)<br /><br />Fotoğraf makinemizi ilk aldığımızda aslında Selin için almıştık. Bana kullanacağına söz vermişti. Ben merak salınca benden vakit bulamadı. O yüzden sözünü yerine getirebilmesi için bu gezi esnasında fotoğraf makinesini olabildiği kadar çok Selin'e taşıttım. Bir çok fotoğraf çekti. Bu fotoğrafı ilk çektiğinde de sonuç şu şekilde oldu:<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6kvJ4w1R83mrsuHB9LJ24k-tKkXhkRSh1zC4DInWem3cYKmPoM82sHWcdHy6axysM24rm64NqvUM-0B6OtAIbSkmdP4mF8G0zQqzuLXKMly8GzuWnsFL8jgIWgcH-m8Op5WjqQ0tr5PU/s800/fill01.JPG"><br /><br />Gördüğünüz gibi her ne kadar arkaplan güzel çıksa da ben gayet karanlik kaldım. Selin de bunu hemen farketti ve hareket etmememi söyledi. Ne de olsa benim öğrencim :) Hemen exposure-lock uyguladı ve bir poz daha çekti.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0JTBqOnxi0PHlemqPeFAbjp4v2qOqZ_Myn2Ddz9Oh7exPy25t_8Gw88SMBFzQpUXn4mOXekvlrjVHu4X-VmbtlHkSfFa3O_Wi6uFyY_WdJhs-m8k2RB_0YDGOSIZJfrt5l_t6p6HVAJE/s800/fill02.JPG"><br /><br />Exposure-lock, fotoğraf makinemizde genelde sag elimizin baş parmağına yakın bir bölgede olan bir tuş. Tuşun etiketi "AE-Lock". Odaklama yapmadan sadece ışık ölçümü yapar ve bu ışık ölçümünü kitler. Yani daha karanlık bir bölgenin ışık değerlerini "alıp" ona göre fotoğraf çekebilirsiniz. Bu durumda arkaplan belki daha parlak çıkacaktır. Fakat öndeki objenizi gölgelerden kurtarmış olursunuz. <br /><br />Selin de ışığı, objektifi hafif sağa çevirerek daha karanlık bir noktadan "aldı". Fotoğrafta da görebileceğiniz gibi artık ben daha parlağım. Fakat arka plandaki evler ve deniz aşırı parlak hale geldi.<br /><br />Peki çözüm ne? Çözüm makinemizin hemen üzerinde duruyor. Normalde sadece gece kullanmaya alıştığımız flaş, aslında bu tip pozlar için kurtarıcı görevi görebiliyor.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyddyV-ijXN45EeDKQziX6aeJTXB1BxpoDjKwv9YdBhQHekMN0BGFIQlUvuhs92cAeEoXHZKJK1t0DBahyphenhyphen0bSoSAENb-6kNMj97TqZuPU7GA8HwVr5y4YnLSygoLgjZAuZXezifrnR0jg/s800/fill03.JPG" /><br /><br />Aydınlık havada gölgede kalmış detayların flaş ile ortaya çıkarılmasına "dolgu flaş"(Fill flash) deniyor.Bu fotoğrafta da görebileceğiniz gibi flaş, benim ile arkaplanın aydınlık seviyelerimizi aynı seviyeye getirdi. Bu sayede hem ben, hem de arkaplan güzelce aynı kadrajda yer alabildik. DPP'de de ufak bir dokunuş ile çok güzel bir hatıra fotoğrafım oldu.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjx4Eo4Cfj8mJHrPmdvOu1SfivZmDM5RTU37QdgMxslGRAI2pfTyMjmNVItm8Z3BrA8aLqjRLA-zvWqAGT3dUWmv7YnsG6dtlhKPv03bXAGGoaH_K4B1177Za3KZoMm3UKBLEF0tZBKJVc/s800/fill04.JPG"><br /><br />Yazın gelişi ile fotoğraf çekme hevesim bir kat daha arttı. Yeni makinem de geliyor zaten. Kim tutar beni!!!!<br /><br />Işığınız bol olsun :)<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/izmoria.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/pazar-kaps.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-18994101450838581892009-05-08T13:07:00.004+03:002009-05-11T15:59:09.897+03:00İzmoria<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/isgn-bittigi-yerde.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/doldurusa-gelmek.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />J.R.R. Tolkien'in şaheseri "Yüzüklerin Efendisi" hikayesi, Orta Dünya adı verilen hayali bir dünyada geçer. İsmiyle uyumlu olarak, Orta Dünya'daki hikayeler ortaçağ olarak tasvir edebileceğimiz bir zaman diliminde geçer. Barut, elektrik, içten yanmalı motorlar, plastik gibi kavramların keşfedilmediği, bunun yerine büyü, güç, kara rüzgar, ateş ve çelik gibi kavramların bulunduğu bir dünya düşünün.<br /><br />Bu dünyada tasvir edilen şehirler, yüksek dağ yamaçlarına kurulmuş, ince, uzun kulelere sahip ihtişamlı şehirlerdir. Orta Dünya'daki zaman ilerlese ve günümüze gelse herhalde liman şehirlerinden birinin görüntüsü bunun gibi bir şey olur:<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFLiwn6uVHCkl9VVDi6H0ao3TlVbNKZlOmHuRhkOTVTr2w1vZRsUaXKGDxJJAr-x_LPNEBLKz8r_vFFLlG2j3NdsDZ0c1EzX2jqnRnXgNPjzu-cHdk3XxMPkAXa4Ul8KUGyWgkqwOVKJs/s800/izmoria8.JPG"><br /><br />Değişik gözüküyor değil mi? Bu fotoğrafta gördüğünüz şehire ben "İzmoria" adını koydum. Fakat bu şehir aslında bildiğimiz ve sevdiğimiz İzmir!<br /><br />Geceleyin Bornova Atatürk Mahallesi'nden İzmir'e baktığınızda gördüğünüz manzarayı bir önceki yazımda sizlerle paylaşmıştım. Bu manzara da aynı noktadan İzmir'in gündüz görünüşü. Tabii ki asıl görünüş bu şekilde değil. Asıl görünüş oldukça daha geniş<br /><br /><div style="width:800px;height:600px;overflow:auto;"><br /><img src="http://www.fotonline.net/images/izmoria7.jpg"><br /></div><br /><br />Scrollbar'ı tutup sağa doğru çekebilirsiniz. Bu tip fotoğraflara panoramik fotoğraf deniyor. (Hemen ufak bir not: Doğru kelime Pano-rama. Pana-roma değil.) Özünde birden çok fotoğrafın uygun şekilde birleştirilmesi ile oluşuyorlar. Bu fotoğrafları birleştirmek için özel bir program kullanılıyor. Fakat panoramik fotoğraf için dikkat edilmesi gereken noktalar daha çekim esnasında başlıyor.<br /><br />Panoramik fotoğrafı tek ve büyük bir fotoğraf olarak düşünmemiz gerekiyor. Bu sebeple ışığın da bütün fotoğrafta aynı özelliğe sahip olması lazım. Yani ilk fotoğrafı çektiğimiz pozlama seviyesi ne ise, diğer bütün fotoğrafları da aynı değerde çekmemiz lazım.<br /><br />Yani kısacası makinemizii manual moda getirmemiz lazım. Uygun ISO, enstantane ve aperatür değerlerini bulduktan sonra bütün fotoğrafların aynı bu değerler ile çekilmesi gerekiyor. Eğer bu şekilde yapmazsanız sonradan parlaklık ayarı ile uğraşıp bütün fotoğrafları aynı seviyeye getirmeniz gerekir ki gerçekten uğraştırıyor. Nereden mi biliyorum? Bu hatayı yaptım da ondan. İlk denememde Av modunda bütün manzarayı fotoğrafladım. Sonra panorama yapmaya kalktığımda yamalı bir fotoğraf görüntüsü oluştu.<br /><br />Bir diğer dikkat etmeniz gereken nokta ise fotoğraf makinenizi koyduğunuz yer. Aslında tripod en ideali. Makinenin yatay seviyesini ve bakış açısını koruyup, sadece dikey bakış noktasını değiştirmek için tripoddan güzeli yok. Eğer tripodunuz yoksa bir sütun, bir duvar gibi yatay seviyeyi sabit tutacak herhangi bir dayanak da işinizi görebilir.<br /><br />Fotoğraf makinemizi yerleştirdikten sonra çekimlere başlıyoruz. Unutmamak gereken bir nokta, fotoğrafların birbirine yapıştırılamsı için bir parça pay bırakılması gerektiğidir. Bu sayede bu pozları yapıştırmak için kullanacağınız program uygun "dikiş" (stitching) noktalarını seçebilir. İlk fotoğrafın en sağındaki evin tamamı ikinci fotoğrafın en solunda da muhafaza edilirse, program bu evin aynı ev olduğuna karar verip ona göre pozları birbirlerine dikecektir.<br /><br />Selin'lerin terasından çektiğim fotoğraflar şunlardı:<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing =10><tr><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCjuLgq4W4H7rtna4rS4NCQt6NDNl5BReu1m0xySCNVMmPs5ZLbs8_V4ckN0qr9T6rUL-F_7rNwMez1FglisdF3ulHlwAKC63trvShOBWs3MkMU9Uezt4jt92szAEcpD9CFvkYdVSR43c/s400/izmoria1.JPG"></td><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgSi-icwyawk3vEqQiZS3cFT7eMCqSAUMlzriaC_r00Uyo2z6uRBniSeHhIyKH2dDSNu9lT2Q8Vfu5bZO03c7ljsJl3-iKvt-bUxn6nd5rSGry4kFqBUszIZvsgX9uq0P1gTHJ-hF4PRYw/s400/izmoria2.JPG"></td></tr><tr><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgLIcYR7_9iAoFCIN-AWU1E1Kpir_5AZ3rHSA2cyHu9e8u0lTV_3s78mmdHI3vCwqw6sXFkgKZ5FwkA4FIa6EtT2V3729d9270KHfQCq6Zomc_ADx8_V_HJ1Nfzmcd3WntKNNzuG5O7bQk/s400/izmoria3.JPG"></td><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgs44TqsUzCgc90KX5EGjU2slhv4IeXoZIhHYw66EV06AJRQMg0vsBRAFJcj7JbwNrlNlQteABS3jofaUW5iPzjb72A6yLuxBj5se_ucMAt0wT-PV7y3hf_gZe49Zhy8bwaLs25uGMKmvo/s400/izmoria4.JPG"></td></tr><tr><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjql1Pdqf6Ab1PJ293hdnqe6PPTZYlNNpoOzY_YSYN8MMpHwmQKij3tbQRkg2_hX6CrecyCq0Cv3UqkDwFrPCyy2HFoaie-OmdQvD7CU6zCF4QbnSx0PVQlZ3b6WocjkTOm9cFmedWLAwM/s400/izmoria5.JPG"></td><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUxyOPIiD9kz2KdPALBYldFZpFh-scV1nfkHf4FTnrPSFoFhUAZ_Yun2iGRMfzaWrh9AepkcwpnVhF_eZRfWdluA2_HjexM9i041l9XY3uBOu4FyX4kalzVkIW4UMtOvOs5OTu9fdE3hk/s400/izmoria6.JPG"></td></tr></table><br /><br />Bu fotoğrafları oldukları gibi jpg olarak export ettikten sonra <a href="http://hugin.sourceforge.net/download/">Hugin</a> adlı programa aktardım. Hugin bedava olmasına rağmen inanılmaz başarılı bir panorama dikiş programı. Kullanımı da çok basit. 3 adımda panoramik fotoğrafınızı elde edebiliyorsunuz. Önce Load tuşuna basıp fotoğrafları seçiyorsunuz. Sonra Align tuşuna basıyorsunuz ve sonucu kontrol ediyorsunuz. Bu noktada bir kaç müdahelede bulunabilirsiniz fakat genellikle programın kendi kararları yeterli oluyor. Aşağıdaki ve yandaki seviye düğmelerini kullanarak fotoğrafın sınırlarını belirleyebilirsiniz. Üçüncü adımda da fotoğrafı kaydediyorsunuz. Panoramik fotoğrafınız hazır!!<br /><br />Aslında tam olarak bu noktada bitmiyor. Fotoğraf sınırlarını belirlemek açısından Hugin biraz yetersiz kalabiliyor. Picasa da veya photoshop'da açıp uygun crop ve ufuk çizgisi düzeltmesi yapmak gerekebiliyor. Fakat işin büyük kısmını Hugin ile hallediyoruz.<br /><br />İzmoria fotoğrafı ise elde ettiğim panoramik fotoğrafı photoshopda image->resize ile yeniden boyutlandırmam sonucunda oluştu. Yeniden boyutlandırırken "Constrain Proportions" seçeneğini kapalı tuttum. bu sayede sadece fotoğrafın genişliği ile oynayabildim. Sonuçta elde ettiğim fotoğraf ise benim çok hoşuma gitti ve şu anda masaüstü arkaplanım olarak duruyor :)<br /><br />Hugin ile ilgili ufak bir not daha. Panoramik fotoğraf denince aklınıza sadece ince geniş manzara fotoğrafları gelmesin. Aşağıdaki fotoğrafı daha 2 gün önce Berlinde çektim:<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgfVEo_XqTHsgeKqf-mi7t2qKsbNXb62lyHNOjbjxQ6uZesN-gtqBa27DK2KL9evfLoGdk2hK3K2I3DeqWdJG7Yjlai7cLcxoalO3r42L8wONruu-hrITCY0DHrDS7MEbENXcsvKjQ2kLM/s800/berlinpan5.JPG"><br /><br />Bu fotoğraf her ne kadar sıradan bir fotoğraf gibi gözükse de aslında ben bu fotoğrafı bu binaya çok yakından çektim. Kadraja kesinlikle sığmıyordu. Ben de 4 ayrı fotoğraf çektim:<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing =10><tr><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVmR-W8ZDwwx0h7DIj0ju3F4VB25a194iD71rIBOhxB1wgudhd2cVv871u1I7RgWtiXEsPFTXarvXBZg4DLE60RcvQf4jsm0rZpmV_B1ryZ7hf8LllmpwZjzT08UXFgucGCO3Hd-9pAkY/s400/berlinpan1.JPG"></td><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOXayronanc7eys1MVsL-g2qcV-W2gtO3neuo59gRhQcbDDd0_mP9Im5qNtKk12DY9yGkjaUsb5gWNv_wW7PkuZv5di_GK6ucbjZDj1EpV6OpORrg16cWvtYXB3DebaL9lho1Net0HyOg/s400/berlinpan2.JPG"></td></tr><tr><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4N-TRIoeze1bTW08OTTElZIObg77WQPXccpL1i2aYgVkU20aKu9v-KKzW8GgR3n7KsCQsdY11mpk346RbNC1p1j3_ycUviBDCG1NDpEQRZ1fdXyhaMh_EL4m4tT3JfvTzUBW34bqSDjk/s400/berlinpan3.JPG"></td><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi_Qh_2J1lrNB4KEZmNd8uiO6tte6FXfmaIXHfEu7UIHsJtlGs4q_5u1jEIGv-VwjX5H9YWoER6YYJbEoKlOhQTTFOL39WgGZO1csLpKRnET-opTGhEiZnb1Z0HL1AUOfkKXBmk8Ke41xI/s400/berlinpan4.JPG"></td></tr></table><br /><br />Bu fotoğrafları Hugin ile birleştirince de son derece temiz bir sonuç aldım. Wide-Angle lensim olmasa da bazı pozları yakalayabileceğimi bilmek içimi rahatlatıyor.<br /><br />Bu yazı ile birlikte fotoğrafçılıkta benim bugünüme gelmiş bulunuyoruz. Bundan sonra geçmişte öğrendiğim şeyleri değil de, gelecekte öğreneceğim şeyleri sizlerle paylaşacağım. Ben sürekli yeni bir şeyler deniyorum ve öğrenmeye devam ediyorum. Bu öğrendiklerimi sizler ile bu sayfadan paylaşacağım. Arada çektiğim ve hoşuma giden fotoğraflarım olduğunda da, bu fotoğrafları sizlerle paylaşıp, nasıl çektiğimi ve ne gibi işlemlerden geçirdiğimi anlatacağım.<br /><br />Ayrıca yeni fotoğraf makinem de yaklaşık bir hafta içerisinde elimde olacak!! Güle güle Canon Eos 400d. Hoşgeldin Pentax k20d :) Eğer uygun fiyata ikinci el Canon Eos 400d + 18-55 kit lens + 50mm f/1.8 II almayı düşünüyorsanız benimle bağlantı kurun.<br /><br />Işığınız bol olsun :)<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/isgn-bittigi-yerde.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/doldurusa-gelmek.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-41376051306791593622009-05-04T21:21:00.008+03:002009-05-08T13:12:43.994+03:00Işığın bittiği yerde<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/yumusak-isk.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/izmoria.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Eski yeni bayramımız kutlu olsun! 1 Mayıs, yıllar sonra yeniden resmi tatil ilan edildi. Tam da cumaya denk geldi. Biz de bundan yararlanarak soluğu İzmir'de aldık. Sakin bir gece yolculuğunun ardından, 30 Nisan'ı 1 Mayıs'a bağlayan saniyelerde Selin'lerin Bornova Atatürk Mahallesi'ndeki evlerine vardık.<br /><br />Bornova Atatürk Mahallesi neredeyse bütün İzmir'i görebileceğiniz bir noktada. Selinlerin evinin önü de bayağı açık olduğundan son derece geniş ve güzel bir İzmir manzaramız oluyor. Hava karardığında ise şehrin ışıkları, körfez ile birleşerek bize son derece ahenkli bir görüntü sunuyor.<br /><br />Tabii ki ben de bu fırsattan istifade edip, bu güzel manzarayı fotoğraflamak için evin çatısına çıktım. 5-10dk süren bir uğraşın ardından ışıl ışıl İzmir'in çok güzel fotoğraflarını çektim.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUnm1-3Sfo8439wGmHWVOilAEd_xc7SMUWf7GOLjJM7PRVo3TCrWTndMnKEG_6lMHdcmbdAalRqayYQl3KSUz20OgD_XbvoOqIdDE1lyYs0tuUG5NJHFRqgTs6jTtfiP6aQGCJOc98PVo/s800/bornova4.JPG"><br /><br />Gece çekimlerinde olmazsa olmaz bazı kurallar var. Bunlardan en önemli ilk üçü şunlar:<br /><br />Tripod edinin!! Tripod'u yanınınzda taşıyın!!!! Tripod kullanın!!!<br /><br />Tripodunuzun yanınızda olduğundan emin olun. Hele İzmir'e falan gidiyorsanız ve evden aceleyle çıkıyorsanız aman ha tripodu kapının yanında unutmayın. Sonra evin çatısında ayazda makineyi nereye koysam da güzel fotoğraf çekebilsem diye düşünürsünüz. Sonra eğer şansınıza çatı müsait olmaz da balkon mermerinin üzerine makineyi rahatça yerleştiremezseniz, çok üzülürsünüz.<br /><br />Gerçekten de tripod çok gerekli. Gece çekimlerinde enstantane süresi saniyeler ile ölçülüyor. Artık normal çekimlerdeki gibi saniyenin 50'de biri gibi değerlerden oldukça uzağız. Bu sebeple makinemizi tutacak son derece dengeli ve hareketsiz bir yapıya ihtiyacımız var.<br /><br />Tripod kullanıp genel titreme işini halledebildiğimize göre artık yüksek ISO değeri kullanmamıza da gerek kalmıyor. ISO değerini olabildiği kadar aşağı çekebiliyoruz. Bu sayede fotoğrafta oluşabilecek gürültüleri minimuma indirmiş oluyoruz.<br /><br />Diğer bir önemli kural ise deklanşör. Biz istediğimiz kadar yavaş dokunalım, parmağımızı basmamız ve çekmemiz fotoğraf makinesinde ufak da olsa bir oynamaya sebep oluyor. Bu oynama sebebiyle son derece başarılı olacak bir fotoğraf bulanık çıkabiliyor. Bu sorunun iki çeşit çözümü var:<br /><br />Birincisi bedava! Makinelerimizin zaman ayarı seçeneği mevcut. Bu seçenekle biz deklanşöre bastıktan 10 saniye sonra fotoğraf çekilmesini sağlayabiliyoruz. Bu sayede parmağımızdan dolayı oluşabilecek herhangi bir titremeden kurtulmuş oluyoruz. Fakat bu çözüm bizi yansıtıcı ayna hareketinin yaratacağı titremeden korumuyor. Her pozdan önce de geri sayımı beklemek ise gerçekten sıkıcı olabiliyor.<br /><br />İkinci çözüm ise bir adet "cable release"(Kablolu deklanşör) almak. Bu ufak ve ucuz aksesuar sayesinde deklanşör kontrolünü, bir kablo üzerinden eliminzde tuttuğumuz ufak bir düğmeye aktarıyoruz. Aynı deklanşöre basıyormuş gibi elimizdeki düğmeye basıyoruz. Kablolu deklanşör kullanırken kendimi eski fotoğrafçılar gibi hissediyorum.<br /><br />Başka dikkat edilmesi gereken ve önemli bir nokta yansıtıcı aynanın hareketi. SLR makinelerde (eğer live view kullanmıyorsanız) deklanşöre bastığınız anda sensörün önündeki yansıtıcı ayna yukarı katlanır ve ışığın sensör üzerine düşmesine izin verir. Fotoğraf çekme işlemi tamamlandığında ise ayna geri kapanır. Bu fiziksel hareket fotoğraf makinesinde titremeye yol açar. Bunun önüne şu şekilde geçiyoruz:<br /><br />Makinemizin menüsünden Custom Functions'a girip, Mirror-Lockup seçeneğini onaylıyoruz. Bu sayede deklanşöre ilk basışımız aynayı kaldırıyor, ikinci basışımız ise fotoğrafın çekilmesini sağlıyor. Bu şekilde aynanın yaratacağı titremeden de kurtulmuş oluyoruz.<br /><br />Bir diğer önemli nokta aperatür değeri. Gece fotoğraflarında alan derinliğine fazla ihtiyacımız olmuyor. Bu yüzden geniş aperatür bize fazla bir şey kazandırmıyor. Fakat kısık aperatür ile yakalayabileceğimiz bir etki var. Gece çekimlerine aperatür değerini kısarak, ışık kaynaklarını parıldayan yıldızlar haline getirebilirsiniz. Özellikle kaliteli lensler ile yapılan çekimlerde çok hoş yıldız parlaması (starburst) efektlerine sahip olabilirsiniz. Fakat aperatürü çok fazla kısmak da netlik kaybına yol açabiliyor. O yüzden f/16'nın üzerine pek çıkmamak lazım.<br /><br />Gece çekimi yaparken, fotoğraf makinamızın ışık ölçümü bizi ters köşeye yatırabiliyor. Ölçtüğümüz değerin ne olduğunu bilmeliyiz. Makinemizin LCD ekranının yanındaki tuşlardan biri bu ölçüm parametreleri ile ilgilidir. Normalde hiç dokunmazsanız, fotoğraf makinesi, görüntünün belirli noktalarından örnekler alıp, bu örneklerden aldığı değerlerin ağırlıklı ortalamasından bir sonuç çıkarır. Gece fotoğraflarının geniş bir kısmı karanlık olduğundan dolayı, makinemiz bize sağlıklı ölçümler veremez. Mesela beyaz dengesini doğru ayarlamakta zorlanır. Tavsiyem RAW çekim yapıp beyaz dengesinin ayarını çekimden sonra kayıpsız bir şekilde halletmenizdir. Ayrıca bu hatalı ölçümün yol açtığı çok daha büyük bir sorun daha var. Makinemizin ortalama değerler ile bulduğu ideal pozlama değerinde yapacağımız gece çekimleri bize yaklaşık olarak şu tip sonuçlar verir:<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqp0pjFaVO3ma-dIDldvDC_COmhb8Uktnj8sBNyoH3hJ66TDA-i81Xgo3-DsmMuJIXcH6aR1gnwzux_LBLOM8w3uujQNNLo-4rK0iPf91sgnoVpYh0RGG4ndbyDbshm8oFOcr_90ca4dA/s800/overblown.JPG"><br /><br />Işık kaynakları "patlamış" ve gece, siyahlığını kaybetmiş durumdadır. Kendi gözümüz ile baktığımızda gece gökyüzünü siyah görürüz. Bize aydınlık gözüken bölge ışıkların olduğu bölgedir. Gözümüz otomatikman ışıkların olduğu bölgeye göre "pozlamasını" ayarlar.<br /><br />Aynı şeyi fotoğraf makinemiz ile de yapabiliriz. "Spot" metering veya "Centre-Weighted" metering seçenekleri sayesinde sadece kadrajın ortasındaki ışıklara göre pozlama değeri ayarlanır. Işıkların olduğu bölgeyi ortaya aldığımızda, gökyüzünün ve yakın plandaki karanlık evlerin ışık miktarı hesaplarda kullanılmayacaktır. Bu sayede ortaya çıkan sonuç daha da başarılı olacaktır.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSUil4umL3DlUdq_b5WmDzM_yIBvYLTGLycx_u-313IgkP97qFVrf0hS-aoo1xq_uB3rTaMRcfGSXRzX5tDrekl7h_3A48bzATlWZ5EmUgRgypXIXy-3_NBD96c71ed43TTjX026hcd_w/s800/bornova5.JPG"><br /><br />Bu görüntü bile aslında aşırı parlak durumda. Güzel bir gece fotoğrafı için aslında tek bir pozlama yetmiyor. Değişik pozlama değerlerinde fotoğrafların arasından seçim yapmak gerekiyor. Fakat genel kural olarak bilin ki, "spot metering" ayarı seçili iken -1 -2 civarında bir pozlama en iyi sonucu veriyor. Ben Selin'ler'in çatısından 6 değişik pozlama değerinde (-4'ten +1'e kadar) fotoğraf çektim. Sonuçları ise şu şekilde oldu:<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing =10><tr><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHSegtf0bkC9vL0oqCfBt1R4jvtVozfTy62hfbgxOlGlYGmca8S-gO56Fj6AGbmlssWS5ttybDHIf7rjIoAVKUa4t6TQLdYInpEUmHeRQuxKi_I52S7I3oN2fBCDOVqu9L_4Z7J2z4rQw/s400/bornova1.JPG"><br>-4</td><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4Zuoch9cD9zl88C9QIeZZ9hQDE0ZMVHYoodqiseqAZpVzbUwlSmbGbnaA4MoVeyBUftFf-cDb-L1fZb0_UamiMsUjR21ikDVNHY4HNZmnkBk2cwNMQJFc0MUksuBmFfVGUKOHefcxr5I/s400/bornova2.JPG"><br>-3</td></tr><tr><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoS-Bu8dvgBDegL7VXFDuGMRAOyNErdPxdTmOFRQ89DqZu1snCQ5z_2GJWRDnl1MzDtIo1styvMuFTQaEnTHne1HToMf0KDT9uROpgM1HB3ScDsactm9HO50A8OT6salSnLzMzwxZmCz8/s400/bornova3.JPG"><br>-2</td><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUnm1-3Sfo8439wGmHWVOilAEd_xc7SMUWf7GOLjJM7PRVo3TCrWTndMnKEG_6lMHdcmbdAalRqayYQl3KSUz20OgD_XbvoOqIdDE1lyYs0tuUG5NJHFRqgTs6jTtfiP6aQGCJOc98PVo/s400/bornova4.JPG"><br>-1</td></tr><tr><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSUil4umL3DlUdq_b5WmDzM_yIBvYLTGLycx_u-313IgkP97qFVrf0hS-aoo1xq_uB3rTaMRcfGSXRzX5tDrekl7h_3A48bzATlWZ5EmUgRgypXIXy-3_NBD96c71ed43TTjX026hcd_w/s400/bornova5.JPG"><br>0</td><td align=center><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiP80xvfkosV-T7igFGbs-GP2ykKf45rtKtJdDuGD5B3JBD-p86W3O5tPKTI42M8Yq-BBEzT1jGC_HtMNqS1YqsbnNQ9f-x8WUw6ZZYsqg7cJECQB4k0O6XfGYcfp69_2_vVuXKy-oaT2Y/s400/bornova6.JPG"><br>+1</td></tr></table><br /><br />Makinemin kendi ayarı -4'e kadar inmediğinden şu şekilde hareket ettim: Manual modda ISO değerini 1600'e getirerek 0 pozlama noktası için gereken aperatür ve enstantane değerlerini buldum. Ardından ISO'yu 4 tam durak aşağı indirdim (ISO 100 oldu). Bu sayede f/8'de 1s'lik enstantane değerini elde ettim. Diğer fotoğrafları ise enstantane değerini her seferinde ikiye katlayarak(2s 4s 8s 15s 30s) çektim. Bu sayede 6 tam durakta pozlama elde ettim.<br /><br />Bu fotoğraflar arasında benim favori fotoğrafım -1 pozlama. Zaten yazının girişinde de bu fotoğrafı kullandım. Fakat elimde 6 değişik pozlama değerinde fotoğraf varken ve bu kadar çok renk ve parlaklık bilgisini kullanabileceğim bir teknik mevcutken bu tekniği uygulamamak benim açımdan hayal kırıklığı olurdu:<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9SsUn0zq_kj22dLWk2eNfLoL1lg0JcgKnVITAhwwBJWfs3Wi2_tO6A0kvJm4-h5dgLijQxTsVUcaAtVZBjNFw4N689w93NV8uABHg4CuRG5Xq0eXrMGAYtYG6V1co-_lAR9a1iyOy3GU/s800/bornovagecehdr%20(2).jpg"><br /><br />Evet HDR! Hem ışık parlamaları minimuma iniyor, hem de Bornova'nın bütün ayrıntıları kadraja yansıyor. Hiç de fena olmamış değil mii?<br /><br />Aslında konu anlatımlarını bu yazı ile bitirmeyi amaçlıyordum fakat İzmir ve Selin'lerin evinin çatısı panoromik fotoğraf için o kadar müsaitti ki bu tip bir fotoğraf çekmeden duramadım. Bir sonraki yazımda İzmoria'yı sizlerle paylaşacağım.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/yumusak-isk.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/izmoria.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-58374440278503799732009-05-01T21:42:00.004+03:002009-05-04T21:25:42.384+03:00Yumuşak Işık<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/esit-ayinler.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/isgn-bittigi-yerde.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Annem emekli olduktan sonra resme merak sardı. Eve şövale, tuval, fırçalar ve boyalar aldı, kursa gitti ve gerçekten de çok güzel çalışmalar yaptı. Değişik objeler, değişik manzaralar ve değişik kişileri kendi bakış açısıyla tuvale yansıttı. Hala da bu çalışmalarına devam etmekte. Daha geçen gün benden kardeşimin gitar çalarken bir pozunu çekmemi istedi. Fotoğrafa bakarak kardeşimin resmini yapacaktı.<br /><br />Ben de çektim.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiq7rvV-wSnr-egcyP879SCEoe9on6ce534mevm4QNRIhjnvKKR1-ZbJc7iM5Gs_Pu3p0bdnb_cl11_bzpCuQ8UV3dGEeNS7z2FW0ydx-uNzOlbM2-z6N_gSy5pe1nUSWIlpsUvWwbcUJI/s720/canerraw.jpg"><br /><br />Resimde gördüğünüz şahsiyet benim kardeşim Caner. Şu anda Londra'da okumakta olduğundan anneme bu pozu veremiyor. Zaten bu yüzden bu fotoğraf çekildi.<br /><br />İnsanın bir kardeşinin olması inanılmaz güzel bir duygu. Biliyorsunuz ki, ne kadar kavga etseniz de ne kadar birbirinizi kırsanız da, her zaman birbirinizin arkasındasınız ve birbirinize karşı koşulsuz sevginiz var. Belki de başka hiç kimse ile paylaşamayacağınız bir bağ kardeşlik.<br /><br />Benim de böyle mükemmel bir kardeşim var. Annem fotoğraf çekilmesini istediğinde de, hemen üzerine güzel bir elbise giyip, gitarını kapıp sandalyeye oturdu ve bana bir çok poz verdi. <br /><br />Fotoğrafların çekimi için 50mm f/1.8'i kullandım. Aperatürü yaklaşık 2 durak kısıp(f/3.2) netliği optimuma getirdim. ISO 800 ile enstantane hızı 1/100s'ye ye denk geldi.<br /><br />RAW export işini Adobe Camera Raw(Photoshop eklentisi) ile yaptım. Şansıma CS2 benim kameramı (Canon Eos 400d) tanıyor. Eğer photoshopda rawlarınızı açamıyorsanız <a href="http://www.adobe.com/support/downloads/thankyou.jsp?ftpID=4369&fileID=4069">bu sayfadan</a> Adobe DNG Converter'i indirebilirsiniz. DNG formatı Adobe'a ait bir RAW görüntü formatı ve CS1'den itibaren bütün photoshop versionları tarafından destekleniyor.<br /><br />RAW'ı export ederken pozlama değerini düşürmek zorunda kaldım. Gitarın sapındaki yansımalar çok parlıyordu ve clippinge(Detaysız beyaz nokta) yol açıyordu. En az siyah nokta ve parlama oluşacak şekilde fotoğrafı photoshop'a aktardım. Bunun ardından fotoğrafa bir kaç müdahelede bulundum.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-WX_YTEniANIYKy-tKdTVwX3N0l1Fv8gBgbsvZUmCs1sZUcCjdSJXasjKwHMjd6IhMfZghA1Q5K0tVGdeP6YSvYH3DNKT5uMQ5SeLdJN62B_QOayoudaulEDiDQA5PpQAaSZSikdph5c/s720/cacikim.jpg"><br /><br />Çok havalı olmuş değil mi? Bu fotoğrafta fark yaratan tekniğin adı soft-light blending. Fotoğraflara yumuşak ve etkileyici bir hava katıyor. Gerek portre fotoğraflarında, gerekse manzara fotoğraflarında çok güzel sonuçlar veren bu teknik, şu şekilde uygulanıyor.<br /><br />Fotoğrafı RAW'dan export ederken kontrastın yüksek OLMAMASINA dikkat edin. SL blending işlemi kontrastı yükseltecektir. herhangi bir siyah veya beyaz nokta oluşmayacak şekilde fotoğrafı aktarın. Ardından layer penceresinden backgroundun üzerine sag tusla basıp "Duplicate Layer" seçeneğin seçin. Yeni oluşturduğunuz katmanı seçip, sol üstteki çekmece menüden "Soft Light" seçeneğini seçin.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiShg3o58p_h6kdBwveMCEz0EhA0bj4mB6CRA-0OIG1d0z8YmWAMwfOf-aEO-LFzvN-OsMuh4ZRy2cCZaficChgSTiofcNoPQDD5urRdqAYFYJ7sPJpKawNqzAeXrRFXvCNv2t_fudofG0/"><br /><br />Bu seçenek üstteki katmandaki noktaların renk değerlerini kullanarak , alttaki katmanı aydınlatacaktır. Ortaya karanlık noktaların daha karanlık, aydınlık noktaların da daha aydınlık olduğu bir fotoğraf çıkacaktır. Şu anki hali ile renk geçişleri oldukça serttir. Bunu yumuşatmak için üstteki katman seçili iken "Filter -> Blur -> Gaussian Blur" seçeneğini seçin. Bu seçenek üst katmandaki resmi(yani aydınlatma filtremizi) bulanık hale getirecektir. 70-90 pixel'lik bir bulandırma seçeneği uygun yumuşaklıkta sonuç verecektir. Gaussian Blur seçeneğini seçtikten sonra layer penceresinden üst katmanın geçirgenlik(opacity) değeri ile oynayıp, uygulamış olduğunuz efetkin etkisini azaltıp arttırabilirsiniz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEik_VGl9jMsfUZrOrxD-iARbZjV7MEd7XwqIFxlhoEcCzq7fEyRXgXiMmuKkyd9aNPdkEmcbucH9_79wvWYqO9qEEdvyWT0nAnFWBGbPfOpYT2CQFCCD7beYIm1eHAloyHxAkKqDXBmZ-M/s720/canersl.jpg"><br /><br />Bu noktada elde ettiğiniz görüntü biraz karanlık veya aydınlık olabilir. Bu noktada levels veya curves uygulayarak fotoğrafın aydınlık miktarını ayarlayabilirsiniz. Ben levels aracını seçip, orta tonları biraz daha "sola" çekerek aydınlattım.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-WX_YTEniANIYKy-tKdTVwX3N0l1Fv8gBgbsvZUmCs1sZUcCjdSJXasjKwHMjd6IhMfZghA1Q5K0tVGdeP6YSvYH3DNKT5uMQ5SeLdJN62B_QOayoudaulEDiDQA5PpQAaSZSikdph5c/s720/cacikim.jpg"><br /><br />İllaki RAW üzerine uygulamanıza da gerek yok. Direkt eski JPG dosyalarınıza uygulayabilirsiniz. Ayrıca "Soft Light" seçeneği dışında da bir sürü blending seçeneği mevcut. Tam oynamalık!!<br /><br />Photoshop'da daha gösterilebileceğim bir sürü özellik var. Ama bunların çoğu dijital düzenlemeden çok dijital manipülasyona giriyor. Eğer gelecekteki yazılarımda bu özellikleri kulandığım bir fotoğraf olursa nasıl kullandığımı anlatacağım. Fakat konu anlatmak amaçlı yazılarım, gece çekimlerini anlatacağım sıradaki yazım ile birlikte bitiyor.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/esit-ayinler.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/isgn-bittigi-yerde.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-25604731719811530602009-04-26T21:28:00.004+03:002009-05-01T21:52:24.640+03:00Eşit Ayinler<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/kullanm-klavuzu-mk2.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/yumusak-isk.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Bayanların, akşam dışarı çıkmadan önce uyguladıkları çok özel bir hazırlanma ayinleri var. Her bayan için değişik sırayla giden bu ayinin değişmeyen tek bir parçası var: Zaman. Bayanlar güzel gözükmek için ayna karışısında çok ciddi bir zaman harcıyorlar. Biz erkekler de her ne kadar harcanan zaman ile sürekli alay etsek de gizliden gizliye bayanların süslenmelerni seviyoruz...çünkü bizim için süsleniyorlar....<br /><br />....ya da biz öyle sanıyoruz. Gerçekten de bayanların, çevrelerine güzel görünmek kadar, kendilerine de güzel görünmek için makyaj yaptıklarını anlayabilmemiz için bir süre geçmesi gerekiyor. Tabii ki görünüş ile ilgili her şeyde (ayakkabı, elbise vs.) olduğu gibi makyajında ardından kaçınılmaz "Nasıl olmuş?" sorusuna maruz kalıyoruz.<br /><br />14 Mart 2009 günü, Selin'in geçmiş doğumgününü kutlamak için Cihangir, I-Lounge'a gitmeden önce de bu tip soruya maruz kaldım. Tam da o anda dışarı çıkmak için fotoğraf makinamı hazırlıyordum. Bana bir kaç poz vermesini istedim ve fotoğraflarını çektim. Bu fotoğraf, o fotoğraflardan biri.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQxVvgZfY38AsLDP4Q9y9NPxDJKQUDOe0H0cYvdEjhLXV8N9WMDQraAAow7Rb_DEp2gf8hO7ytSsiu5iEnsndalSBAjBNQc8PA-ftJv6aWPiAFrMlGy3w1_k2zVqt4uc9GLwVuJV1Ozk8/s720/selinraw.jpg"><br /><br />Tabii ki hazırlanma ayini ben bu fotoğrafı çektikten sonra devam etti. Ben de o arada bu resimleri bilgisayarıma aktardım. Ne de olsa daha vaktim vardı ve fotoğrafları işleyebilirdim.<br /><br />Gerçekten de fotoğrafları "hazır" hale getirmek için herkesin değişik bir "hazırlık ayini" mevcut. Bu hazırlık ayinine "iş akışı"(workflow) deniyor. Yapılan işlem ve ardındaki niyet, bayanların "hazırlık ayini" ile aynı. Fotoğraf herkesden önce bana güzel gözüksün! <br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing =10><tr><td align=center>Ender'in İş Akışı</td><td align=center>Selin'in Makyajı</td></tr><tr><td><br />Fotoğraf makinemdeki bilgileri RAW biçiminde, düzenli bir şekilde bilgisayarıma aktarıyorum. Genelde aktarma yaptığım tarihle aynı isme sahip bir klasör açıp fotoğrafları o klasöre aktarıyorum. Ardından teker teker fotoğrafları hızlıca gözden geçirip, kötü çıkanları, netlikte sorunları olanları ve aynı pozun tekrarı şeklinde olanları siliyorum.<br /><br />Bunun ardından fotoğrafların üzerinde gerekli tonlama, parlaklık ve renk ayarlarını RAW işleme programım(DPP) ile yapıyorum. Her fotoğraf ile ayrı ayrı ilgilenmek çok vakit harcadığı için, aynı mekan, ışık ve renk tonlarına sahip fotoğrafların ayarlarını tek bir tarif(recipe) düzenleyip, hepsinin üzerine aynı tarifi kopyalayarak gerçekleştiriyorum. Klasördeki bütün fotoğrafları işledikten sonra. Eğer HDR çekim yapmış olduğum fotoğraf grupları varsa, bunlar için aynı klasör içinde HDR isimli yeni bir klasör açıp oraya taşıyorum. Kadrajı ve teması gerçekten çok hoşuma giden fotoğrafların dosya isimlerini de sonra photoshop da işlemek için bir kenara yazıyorum. <br /><br />Ardından klasördeki resimleri konularına göre seçip toplu bir şekilde JPG haline getiriyorum. Bu işlemi yaparken bulunduğum klasör içerisinde konuya uygun isimli bir klasör açıyorum. Batch Process menüsünde dosya tipinin EXIF-JPG olmasını ve fotoğrafın uzun kenarının 1600 piksel olmasını seçip, uygun bir dosya ismi ve numaralama şekli seçtikten sonra işlemi başlatıyorum. Bu sayede bütün fotoğrafları görüntülemeye ve paylaşmaya uygun boyuta getirmiş oluyorum. <br /><br />Dosya numaralarını bir kenara yazdığım güzel fotoğraflarımı ise Photoshop'da RAW olarak açıp gerekli kontrast, renk ve ışık ayarlarını....ve daha fazlasını bu ortamda gerçekleştiriyorum. <br /><br />Bu noktadan sonra çok yer kaplayan RAW dosyalarımı (yani dijital negatifleri) portatif harddiske aktarıp kendi harddiskimden siliyorum. </td><td><br />İlk önce temizleyip nemlendirdiğim cildime fondötenimi sürerim. Ben şahsen çok ince bir tabaka sürmeye çalışırım ki cildim hava alabilsin. Daha sonra allığı büyük bir fırça yardımıyla elmacık kemikleri üzerine sürerim. Sürerken gülümsemeyi unutmayın :)<br /><br />En önemlisi kısıma geldik : Gözler ... Önce fon oluşturması için açık renk far sürerim. Sonra göz kalemiyle göz kenarlarımı dışından (gözleri büyük olanlar içinden) çerçeve çekerek far ile renlendirme kısmına geçerim. Önerim suluboya fırçasına benzer bir far fırçası ile renklendirme yapmanız. Önce açık renk sonra da gölgelendirme için koyu renk. Koyu rengi kaşınızın altındaki kemiğin üzerinden başlayıp sürün. Tercih size kalmış eğer isterseniz göz altı kapatıcısı da kullanarak gözlerinizin daha dikkat çekici olmasını sağlayabilirsiniz. <br /><br />En son adım Rimel. Dipten uca kadar fırçayı özenle kirpiklerimde dans ettiririm. En en en son adım parfüm. Benim için kulaklar arkası ve dekolte kilit noktalar :)</td></tr></table><br /> <br />Her iki iş akışı bittiğinde de ortaya çok güzel bir şey çıkıyor:<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjoRoyHYbVEtS7OWp3Rey0zQuvUJLADCx6QzniFY18fDHmJYj-fEmEaqZkzhIRw6RagZuPiBm45Qe23bV_P01w3Q0COpuYyXMc-3tVu9XX-2cFOxDwew0kuySvVtS2LQOM1FOxyEczCr_s/s512/selin.jpg"><br /><br />Çok güzel olmuşsun hayatım :)<br /><br />Bir haftadır Almanya'da olduğumdan dolayı yazı yazamadım. Umarım arayı hızlı kapatabilirim.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/kullanm-klavuzu-mk2.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/05/yumusak-isk.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-7798224458714976712009-04-14T23:59:00.004+03:002009-04-26T21:45:07.944+03:00Kullanım Kılavuzu Mk2<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/guc-bende-artk.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/esit-ayinler.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Bebekler inanılmaz şeyler. O kadar ufak ve bilinçsiz gözükmelerine karşın herşeyi anlıyorlar. Cin gibiler. Örneğin fotoğraf makinesini doğrulttuğunuzda hemen dönüp poz veriyorlar. Kuzenimin oğlu minik Berker'de geçtiğimiz günlerde bize yaptıkları ziyarette bana bir çok poz verdi.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGLHULWU-LBb-LpqF2e7Y6Hz2d4ti6H5A4aNyvffc1iXRpTDRZoexd8Nf0mgeTsG3uOhivFVySKEgipftRkValUiEjOTKrWuYzCLiZjtfVW4Sb4u-1oHOObWSqbrdQ9WfMfrKGuv8PLdk/s720/berker.JPG"><br /><br />Fotoğraflardan da anlayabileceğiniz gibi elektroniğe meraklı biraz. Birlikte Test Drive: Unlimited oynadık bir süre. Uzun bir süre değil. Çünkü dikkatimiz biraz çabuk dağılıyor.<br /><br />Tabii ki Berker'in dikkati bir an geldi sürekli kendisine doğrultulan fotoğraf makinesine takıldı. Ben de Canon Eos 400d'mi boynumdan çıkartıp Berker'e verdim. Lensle oynayacağını veya LCD ekrana bakacağını düşündüm. Fakat Berker'in minik elleri fotoğraf makinesinin modlarını ayarladığımız büyükçe düğmeye gitti ve bir yandan bana bakarken bir yandan da o düğmeyi çevirmeye başladı.<br /><br />Berker 5 saniye içerisinde sıkılıp bıraktı. Bilmiyordu ki ilk ilgisini çeken düğme aslında herhangi bir fotoğraf çekmeden önce atılan ilk adımı simgeliyordu. Gerçekten de bu Mod tekerleği (Mode Dial) bütün fotoğraflarımızın ilk adımını teşkil ediyor. Çekeceğimiz fotoğrafın sonucuna karar vermek aslında bu noktadan başlıyor. Her istediğimiz fotoğrafı her modda çekemeyiz. Çoğu modun kendine özgü teknikleri bile var. Kullanım kılavuzunda ise sadece bu modların çok kısa tanımlamaları anlatılıyor.<br /><br />Bu yazıda kullanım kılavuzuna bir kaç ek yapacağım. Pozlama modlarını, ne manaya geldiklerini ve nasıl kullanıldıklarını anlatacağım.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggP4PygqG4t5W6Vr0R-JsLdiVqVySqMkyt3r2kv8rP0dUAMlHBgK-9qyb8BaI0HQFYReC6eYOVCffFiukpQimBmPKs0stC0cAfYL09uX66X6bu9NzEXZ7Ot6dJS0r9a0yrH5FDqOtCmJs/"><br /><br /><b>Auto - Otomatik Mod</b><br /><br />Sizin için herşeye karar veren mod. Eğer makinenizi sizi çekmesi için garsona, arkadaşınıza veya yoldan geçen birine verecekseniz hemen makinenizi bu ayara getirin. Alan derinliği, ISO, enstantane hızı gibi parametrelerle sizi meşgul etmez. Işığa bakar, eğer gerekliyse flaşı açar. Kısacası sizin yerinize düşünür.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWa32YDHJMfjBmgUlVuGL0rTe7wA8FtNwDE_8_A0cjzremO87eOAbS5q-NeGW7yraD4ZW1jFC3c0O1Wvt3EiSolexaPwZmJzViabsrlKRvx7vegx7iycqjdY12SYcJJ2yHijlIHcSIPU8/s720/autoshot.JPG"><br /><br />Genelde başarılı sonuçlar verse de otomatik modu kullanmayı gururumuza yedirememek gibi bir saplantımız var nedense. Evet SLR makineler sayesinde fotoğraf çekmeyi sanat haline getirecek kalitede fotoğraflar çekebiliyoruz. Makinenin değişik modları sayesinde gerçekten fotoğrafın karakterini etkileyici bir şekilde değiştirebiliyoruz. Fakat çektiğimiz bütün fotoğraflar sanat eseri statüsünde olmak zorunda değil! Arkadaşlarımız ile eğlenirken, tatil yörelerini, tarihi mekanları gezerken anın tadını çıkarmak yerine, aperatür değerini kaç seçmek gerektiğin veya ISO'yu yükseltmenin gerekip gerekmediğini düşünmekle vakit geçirmek açıkçası angarya olabiliyor.<br /><br />Ama evet! Ben de çok seviyorum o ayarlar ile oynamayı. Bana makinenin sahibinin ben olduğumu ve çektiğim fotoğraflarda bir etkim olduğunu hissettiriyor. Ben de pek kullanmıyorum otomatik mod'u. Fakat sebebi makinanın yaptığı seçimlere güvenmemem değil. Otomatik mod'u kullanmamamın bambaşka bir sebebi var! Otomatik modda çektiğimiz fotoğrafları maalesef RAW biçimde kaydedemiyoruz. Bu durumda çekmiş olduğumuz fotoğrafın temel tonlama verileri için makinemizin içindeki işlemciye güvenmek durumunda kalıyoruz.<br /><br />Çoğu makinede Otomatik moddan önce gelen bir kaç mod seçeneği daha mevcut. Portre çekimi, manzara çekimi, yakın çekim, spor çekimi, gece çekimi, flaşsız çekim gibi. Bu ön ayarlı modlarda tam otomatik modun müdahele sınırlarını belirliyoruz. Örneğin manzara modunda aperatür genişliği kısık tutularak geniş bir alan derinliği sağlanıyor. Portre modunda ise alan derinliği olabildiği kadar dar tutulup arka plan objelerinin kadrajı kalabalıklaştırması engelleniyor. Açıkçası eğer ben manzara veya portre çekeceğim diye ayar düğmesini kaydırmayı düşünüyorsam, biraz daha zaman ayırıp, uygun aperatür ve enstantanteyi kendim ayarlayıp o şekilde çekmeyi tercih ederim. Bu seçenekler arasında tek kullandığım seçenek, flaşsız seçeneği. Özellikle müzelerde veya akşam üstü eşimle gezerken eğer kendimi de kadraja dahil etmem gerekiyorsa, fotoğraf makinesini birisine vereceğim zaman bu modu tercih ettiğim oluyor.<br /><br /><b>Yaratıcı modlar:</b><br /><br />Bu modlar P,Tv,Av ve M modları. Bu modları anlatmaya geçmeden önce fotoğrafımızın ışığını oluşturan faktörleri hatırlayalım. Diyafram aralığı, yani aperatür, sensör üzerine düşecek ışığın miktarını, Enstantane de süresini belirtiyodu. Bu iki değerin yanısıra ISO değeri sensörün hassaslığını ve son olarakta pozlama değeri de fotoğrafın parlaklık seviyesini belirtiyordu. Her ne kadar pozlama değeri bir sonuç olarak görülebilecek olsa da, ben pozlama değerini de bir parametre olarak düşünmenin daha doğru olduğuna inanıyorum.<br /><br />Bu değerlerden ISO değerinin kontrolu tamamen bizim elimizde. Makinemizin "yaratıcı mod"ları, kalan üç değerin ikisine müdahele etmemizi sağlıyor. Bu iki değeri değiştirerek üçüncü değerin durumunu gözlemleyebiliyoruz.<br /><br />Sadece bir istisna var:<br /><br /><b>P - Program Modu</b><br /><br />Program modu aslında en kullanışlı modlardan biri. Özünde otomatik mod ile aynı başlangıç işlemine sahip. Fakat çekim değerlerini seçtikten sonra size müdahele şansı tanıyor. Bir kere ISO tamamen sizin kontrolünüzde. Pozlama miktarı da sizin kontrolünüzde. Ekrandaki parlaklık cetveline müdahele edip çektiğiniz fotoğrafın parlak veya koyu çıkmasına karar verebiliyorsunuz. Odaklama şekli, beyaz dengesi gibi değerler de sizin kontrolünüzde. Deklanşöre yarım basıp odaklama ve ışık ölçümünü gerçekleştirdiğiniz anda makine size otomatikman enstantane/aperatür değeri öneriyor. Bu noktada tekerleği çevirerek aynı ışık değeri için diğer enstantane/aperatür ikili değerlerini seçebilyorsunuz. Diyelim ki aperatürü bir durak kadar kıstınız, enstantane de hemen bir durak kadar uzayacaktır. Bu sayede alan derinliğine de müdahele şansınız olabiliyor. Ayrıca P modunda flaşı açtığınızda enstantane hızı otomatikman 1/60'a ayarlanıyor....evet flaşın açılıp açılmayacağı da sizin kontrolünüzde.<br /><br />Aslında P modu son derece başarılı bir mod. P modunda çektiğiniz fotoğrafları RAW olarak kaydetme şansınız da var. Makinenin verdiği değerler ise genelde son derece başarılı. Fakat makine bu değerleri anca siz odaklamak için deklanşöre yarım bastığınız zaman veriyor. Yani önceden enstantaneyi/aperatürü ayarlayıp, ayarladığınız değerler ile çekim yapma şansınız yok. Ama zaten diğer modlarda da ışık ölçümü yapmadan fotoğraf çekme şansınız pek yok.<br /><br />Fakat öyle bir zaman gelir ki, fotoğrafını çekmek istediğiniz nesne hızlı bir şekilde yanınızdan gelip geçer ve siz deklanşöre bastığınızda makineniz P modundaysa sadece objenin hareketinden kaynaklanan bir hareket bulanıklığı(motion blur) görürsünüz. İşte o anda keşke makineyi Tv modunda kullansaymışım dersiniz.<br /><br /><b>Tv- Enstantane Öncelikli Mod (Shutter Priority)</b><br /><br />Tv modu aslında hareket modu. Eğer fotoğraf çekeceğiniz yer/ortam herhangi bir şekilde hareket içeriyorsa ve siz bu harekete hükmederek fotoğraf çekmek istiyorsanız, makinenizi Tv moduna ayarlamanızda fayda var. Enstantane öncelikli Tv modunda siz bir enstantane değeri seçiyorsunuz. Bu enstantane değerinin yanısıra bir de pozlama değeri ayarlıyorsunuz. Asıl öncelik enstantane değerinde olduğundan dolayı tekerlek enstantene değerini ayarlamanızı sağlıyor. Pozlama değerini ayarlamak için (Canon Eos 400d'de) LCD ekranın sag ust kosesindeki, yanında AV yazan kutucuğun düğmesine basılı tutup tekerleği çeviriyorsunuz.<br /><br />Makineniz ise bu iki ayarladığınız değer üzerinden aperatür değerini hesaplıyor ve size sunuyor. Eğer yeteri kadar ışık yoksa veya çok fazla ışık varsa, odaklamayı yaptığınızda, yani ışık ölçümü yapıldığında, vizördeki aperatür değeri yanıp sönmeye başlıyor. Bu ya lensinizin en geniş aperatürünün uygun bir parlaklık sağlamak için yetersiz geldiğini, ya da en kısık aperatürün bile sensör üzerindeki ışık miktarını düşürmeye yetmediğini belirtir. Bu noktada ISO değerini değiştirerek duruma müdahele edebilirsiniz.<br /><br />Tv modunda flaş, siz açmadıkça çalışmaz. Fakat flaşı açmak maksimum enstantane değerinin düşmesine sebep olur. Normalde flaşın senkronlanma değeri 1/250s dir. Bu yüzden flaş açıkken Tv modunda 1/250s'den daha hızlı bir enstantane değeri elde edemezsiniz.<br /><br />Tv modu, içinde hareket geçen ve zamanı dondurmak istediğiniz durumlarda kullanılır. Bir çok hareketi 1/250s gibi bir enstantane değeri ile "dondurabilirsiniz". Kuşların kanatlarını çırpışını, Kewell'in serbest vuruşunu, F1 arabasının önünüzden geçişini veya bir balıkçının oltasını atışını 1/250 ve daha büyük enstantane değerlerinde "yakalayabilirsiniz"<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBb1Ej2sHBS2A4_8bCpccFOY9LqNT8njQ1eNDWw0qZSZGK_Cb07q4EWOn8lsB4Y4opUpD3EmDZtAmCmos6vs8QK7_xwrUG3uWnOQOshr8O4NQaY3RP96ag18Xid3S9ppW_qfJ3yd-3wVo/s720/tvshot.JPG"><br /><br />Bu fotoğrafta balıkçının kurşunu, oltasının eğrilme miktarı gibi normalde göremeyeceğimiz detayları yakalayabiliyoruz. Tv modunda 1/1600s olarak ayarladığım enstantane hızı ile bu fotoğrafta zamanı dondurabildim.<br /><br />Bazen'de hareketin akmasını istersiniz. Fakat yine de enstantane hızının kontrolü sizde olmalıdır. Kasten enstantanenin düşük tutulduğu bir çok teknik mevcut. Bunlardan biri panning.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqnrzNBcuYsbKWHdBbFQ3fu_H1ARSJDnD2CVG4elKQo9uoVb0vTtZrnpAA1yNAUKdtStzHmHywa5f7p66ugx3K74u2gy07iuyAKP4HNM9_PU4glznK1uwpkZ_OfeqDFs6KAxaarrX1Obs/s720/tvpan.JPG"><br /><br />Bu fotoğrafı Muğla ile Bodrum arasındaki yolda bir benzincide çektim. Bir çok denemem arasında en neti buydu. Son derece aydınlık havada ISO değerini 100, enstantane değerini 1/20s ye indirdiğimde TV'modu aperatür değerini f/25'e ayarladı! 55mm odak uzunluğuna ayarladığım objektif ile yola dik bir şekilde durdum ve arabaların gelmelerini bekledim. Arabayı sürekli odaklanmış tutmam gerekiyordu. Her ne kadar f/25 için alan derinliği sorun olmasa da, Ben odaklama sistemimi takip amaçlı kullanılan "AI Servo" moduna ayarladım. Bu sayede lensim sürekli olarak odak ayarı yapacaktı.<br /><br />Arabalar yaklaştığında onları kadraja alıp takip etmeye başladım. Bakış açım yola dik gelmeden çok az önce deklanşöre basıyordum ve kadrajda takibe devam ediyordum. Yaklaşık 10-15 poz çektikten sonra Bodrum'a doğru yolumuza devam ettik. Eve geldiğimde çektiğim panning pozlarından en netinin bu fotoğraf olduğuna karar verdim.<br /><br />Arabanın netliği çok fazla olmayabilir. Fakat arkaplandaki hareketin bulanıklığı arabayı gerçekten ön plana çıkarıyor. Zaten hareket olmasa bile her fotoğrafta arka planın bulanıklığı ana objeyi daha öne getiriyor.<br /><br />Zaten bu yüzden fotoğraf makinamızın Av modu var.<br /><br /><b>Av- Aperatür Öncelikli Mod (Aperature Priority)</b><br /><br />Ben fotoğraf makinemi en çok bu modda kullanıyorum. Çünkü ana tekerleği kullanarak alan derinliğini ayarlayabiliyorsunuz. Bu mod sayesinde isterseniz dar alan derinlikli portreler, isterseniz de çok geniş alan derinlikli manzaralar çekebilirsiniz. Aperatür öncelikli Av modunda siz bir aperatür değeri seçiyorsunuz. Bu aperatür eğerinin yanısıra bir de pozlama değeri ayarlıyorsunuz. Pozlama değerini ayarlamak için aynen Tv modunda olduğu gibi Av kutucuklu düğmeye basıp tekeri çevirmeniz lazım.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRT0AWfaGUUd6hLg4Z9_kv7zpCakQa0wjEGZkuAaUWh5cAxodRq6X0i-pNkPf01UYku0bygXK0lyy3UQpi_TEur_w6ZfHn-HGOi8bbUohXe2wKcIaKUfk1wsAnEfGRBFOFbdqj3ySqpuA/s512/avshot.jpg"><br /><br />Güzel çıkmış değil mi? Arkaplanda duran bizim balkonun beyaza boyanmış ahşap kapısının kirişlerini ben burada belirtmesem hiç farketmeyeceksiniz bile. Bu blendax güzeli fotoğrafına ileride yine değineceğim.<br /><br />Alan derinliğini ayarlarken çok kullanmadığım fakat faydası dokunabilecek bir özellik var. Makinemizin lensini çıkarmak için kullandığımız düğmenin biraz altında ufak bir düğme daha var. Bu düğmenin adı "DOF preview". "Alan derinliği öngörüsü" olarak çevirebiliriz. Bu düğmeye bastığınızda diyafram belirlediğiniz aperatür değerinde kapanır ve vizörden elde ettiğiniz alan derinliğini gözlemleyebilirsiniz. <br /><br />Uygun aperatür değerini ve pozlama değerini seçtikten sonra makinemiz bize gerekli olan enstantane hızını belirtiyor. Eğer gördüğünüz enstantane hızı yanıp sönüyorsa ortamda çok ışık var demektir. Bu durumda aperatürü kısmanız gerekecektir.<br /><br />Av modunun başka bir avantajı ise lensin netliğine müdahele edebilmeniz. Geçen yazımda da belirttiğim gibi, genelde lensler en keskin görüntülerini, aperatür genişliğini, maksimum genişliğin 1 tam durak altına getirdiğinizde elde ediyorlar. Av modunda bu keskinliğe tam olarak hükmedebiliyorsunuz. Örneğin 18-55 kit lens ile 50-55mm odak aralığında, f/8 aperatür kullandığınızda erişilebilecek en keskin görüntüyü elde edersiniz.<br /><br />Av modunda flaş, siz açmadıkça çalışmaz. Flaşı açmanız da P modundaki gibi enstantane değerine bir sınır koymaz. Bu sayede aşağıdaki gibi fotoğrafları Av modunda çekebilirsiniz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWr7bkecH08pOA1srnbtVejKXaJm3YIlqOkNp5XvZt1LHg2-LbyXsjMls6FGQgTncwN7uDnQtFEw5qNUsnHfd54a38skfx5ApE02l89Zq4RdchJfOTylso8lL0ZXClSIqclwWu_vl273o/s720/avflas.JPG"><br /><br />Bu fotoğrafta odaklama ve ışık ölçümü karanlık ortama göre yapıldığından enstantane değeri uzun seçildi. Flaş ilk çaktığında ön planda bulunan bütün nesneler (yani ben ve Selin) aydınlandı. Arkaplan ise diyaframın uzun süre açık kalması sonucu fotoğrafa eklenebildi. Zaten alan derinliği az olduğundan dolayı arka plan bulanıklaşmış. Bu sayede el titremesinden dolayı oluşan bulanıklık rahatsız edici olmaktan çıkmış.<br /><br />Gece turistik/tarihi bir mekan çekiyorsanız Av modu + flash bayağı başarılı bir kombinasyon oluşturuyor. Ama zaten flaş ile fotoğraf çekiyorsanız elinizde kullanabileceğiniz çok daha iyi bir mod var.<br /><br /><b>M- Manual Pozlama (Manual Exposure)</b><br /><br />Manual pozlama bir çok profesyonelin tercih ettiği mod. Hatta bir çok kişiye göre SLR makinenin kullanılması gereken tek modu. Hem enstantaneyi hem de aperatürü kendi başınıza ayarladığınız bu modu, bir gün fotoğraf makineme tamamen hakim olduğumda belllllki ben de kullanacağım. Fakat o güne kadar bu modun benim için tek bir kullanım yeri var: Flaşlı çekim.<br /><br />Manual pozlamada ana tekerlek enstantane hızını ayarlıyor, aperatürü ise Av kutulu düğmeye basılı tutup tekerleği çevirerek ayarlıyoruz. Bunu yaparken vizörden pozlama değerine bakıp bu değeri uygun seviyeye getiriyoruz. Odaklayıp, fotoğrafımızı çekiyoruz.<br /><br />İşte benim tam olarak manual pozlama modunun neden bu kadar çok yüceltildiğini anlayamadığım nokta burada başlıyor. Vizörden bakıp uygun noktaya getirmeye çalıştığımız pozlama değerini zaten genelde hep 0 a getirmeye çalışıyoruz. Kimi durumlarda bir durak daha az pozlamamız gerektiğini biliyorsak, pozlama cetvelinde -1 değerini yakalamaya çalışyoruz.<br /><br />Anlamadığım nokta şu: Zaten hedefimiz belliyse ve elimizde bu denklemin çözümünden yola çıkan iki güzel mod varsa biz neden hala denklemi çözmekle uğraşıyoruz. Ben bu sorunun cevabını hala tam olarak bulamadım. Bulduğum en yakın cevap -2 veya +2 pozlama değerinin altında veya üzerinde pozlama değerlerine ihtiyacım olduğunda manual pozlamayı kullanabileceğimdi....bununla ilgili bir kullanım yeri açıkçası bulamadım.<br /><br />Ta ki flaştan endişe etmeyi bırakıp onu sevmeye başlayana kadar!(Dr. Strangelove!)<br /><br />Aslında flaş denklemi çok basitti. P modunda da otomatik modda da flaş için 1/60s enstantane seçiliyordu. Pozlama değeri, işin içine flaş girdiğinde bayağı manasız kalıyordu. Zaten enstantane ve pozlama denklem dışına çıkınca kalan iki değeri(ISO, f/stop) olabilecek en iyi noktaya getirmek bana güzel flaşlı fotoğraf sağlayacaktı.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgw2wQq8nOgysNbBmjDGht1_FdVua_3caZQtQx5-bUADIXcG922iGWBDuPGNy-C2EGB9j5gzS2oU66H35FwsZ_BH2q97bQP-5t3mPDJCgNavnWizTt5L_Yv7xtK1Ju5Gtrhf-cErbDQBro/s720/mflas.JPG"><br /><br />Mesela neredeyse tamamen karanlık ortamda çekilen bu fotoğrafta renkler gayet canlı çıkmış. Kullanılan değerler 18mm odak, f/8, 1/60s enstantane ve ISO 100. Flaş inanılmaz bir parlama yapıp fotoğrafın dengesini bozmamış. Ama biraz daha yakından çekilse bu denge bozulabilirdi. <br /><br />Bunu engellemek için makinemizin bir seçeneği mevcut. Menüden Flash Exposure Compensation seçeneğini ayarlayarak flaş parlamalarını azaltabiliriz. Eğer fotoğrafını çekeceğimiz obje yakınsa bu değeri negatif tarafa çekerek flaş parlamalarında ciddi bir azalma sağlayabiliriz. Hatta custom functions'dan bu özelliği makinenizin "set" tuşuna atayabilirsiniz. Normalde "set" tuşu fotoğraf stili(Picture Style) seçmeye yarar. Fakat RAW çekiyorsanız bu değeri DPP'de sonradan fotoğrafınıza ekleyebilirsiniz.<br /><br />Umarım kullanma kılavuzuna yaptığım bu ufak ek işinize yarar. Bir sonraki yazıda Selin'in "blendax güzeli" fotoğrafını inceleyeceğiz ve nasıl bu kadar parlak hale geldiğine bakacağız.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/guc-bende-artk.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/esit-ayinler.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-49129992118535822992009-04-12T09:35:00.004+03:002009-04-15T00:19:48.401+03:00Güç Bende Artık<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/golgelerin-gucu-adna.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/kullanm-klavuzu-mk2.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br /><br />Nerede kalmıştık?<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing =10><tr><td align=center>Önce</td><td align=center>Sonra</td></tr><tr><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihQngAztOzsg-tYaDrqS9VxmlYEfnuYmQ6rvxjuEhsEm2D_Dwk4JGUIlZfBAiXeXqJAEj8qT3g5w0LnX1Ea7_CZFOws1rHdzVD8I3Lso5Vve3gu0_z_xcKFdgW3FFSahRpylGkmy7HVGc/"></td><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj26JuEQLgM4JVPxOSi6XLI0fGjpVtJKJ8WXyP7-2xe_7hi5ng9MELio81iYIUe6bpcC_wXQSCc_B5KYvCQOM4qHCbAjsYcabxZZusjIa5O4jTZL6iDLIO9c85lGqdnE9ln55_x0pvo-e8/"></td></tr></table><br /><br /><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/yauvarlaklar-ve-egriler.html">Yuvarlaklar ve Eğriler</a> yazımda ada gezimizden bahsetmiştim. Aya Yorgi'ye kadar çıkıp, yemeğimizi yedikten ve daha önemlisi dinlendikten sonra aşağıya inmeye başladık. Yokuş aşağı inen yolun ilk düzeldiği yer bir çok yolun birleştiği geniş bir alandı. Adanın faytonları da bu noktayı durak olarak kullanıyorlardı. Orjinal fotoğrafı, daha doğrusu orjinal fotoğrafları burada çektim.<br /><br />Aslında HDR elde etmek için çektiğim 3 fotoğraflı çekim yöntemimi, nasıl HDR fotoğraf çekilmez! olarak da anlatabilirim. Orjinal fotoğrafı 18mm odak uzunluğunda, f/6.3 Aperatür genişliğinde, 1/500s enstantane değerinde ve ISO 400 hassaslıkta çektim. Fotoğrafı çekerken ayaktaydım, makine elimdeydi ve ana obje olan fayton dışında hiç birşeye dikkat etmedim. Peki doğrusu nasıl olmalıydı?<br /><br />HDR fotoğrafları çekerken çok dikkat etmemiz gereken üç nokta var. Birincisi basit: ISO 100'de çekim yapın. ISO değeri ne kadar düşük olursa, gürültü o kadar az olacaktır. HDR fotoğrafın işlenmesi bittiğinde bütün detaylar abartılı bir şekilde ortaya çıkar. HDR programları, gürültü ile detay arasındaki farkı algılamakta zorluk çekebilir. Bu sebeple olabildiği kadar az gürültülü bir şekilde fotoğrafları çekmeniz gerekiyor.<br /><br />İkincisi makinenizin ayarlarını doğru yapın. <a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/golgelerin-gucu-adna.html">Bir önceki yazımda</a> elde edilecek 3 fotoğrafın parlaklık ayarlarının enstantane hızı ile sağlanması gerektiğini yazmıştım. Gerçekten de aperatür değeri her 3 fotoğraf için aynı kalmalıdır. Değişen tek değer enstantane hızı olmalıdır. Makinelerimizin bunu sağlayabilecek iki modu var. Av(Aperature priority) ve M(Manual Exposure). Makinelerin çalışma modları ile ilgii ayrıntılı bilgi için başka bir yazı beklemeniz gerekecek. Fakat HDR için gerekli işlemleri şimdilik kısaca anlatacağım.<br /><br />Hem M modunda hem de AV modunda ilk yapacağımız iş bir aperatür değeri seçmek. Tavsiyem kullandığınız lens'in en geniş aperatür değerini 1 tam durak indirmek. Örneğin standart 18-55 kit lensinizin 55mm'deki en geniş aperatürü f/5.6'dır. Bu durumda f/8 aperatür değerini seçmek size lensden alabileceğinz en keskin görüntüyü verecektir.<br /><br />M modunda çekimde yapmamız gereken uygun bir aperatür değeri seçip, bu değeri sabit tutarak enstantane hızını değiştirmek suretiyle istenilen pozlamaları yakalamaktır. Seçtiğiniz enstantane için oluşan pozlama değerini(parlaklık durumunu), vizördeki parlaklık cetvelinden gözlemleyebilirsiniz. Amacımız, parlaklık cetvelı -2'deyken bir fotoğraf, 0'dayken bir fotoğraf ve +2 deyken bir fotoğraf edinmek.<br /><br />Av modunda seçtiğimiz aperatür değeri mutlaktır. Aperatür değerini ayarladıktan sonra, parlaklık cetvelinden istediğimiz parlaklık değerlerini (-2, 0, 2) seçeriz. Makinemiz bu değerlere karşılık gelen enstantane değerlerini otomatik olarak hesaplar ve fotoğraflarımızı bu değerler ile çekeriz. Benim bu tip çekimler için tercih ettiğim mod AV modu. Çünkü Auto-Exposure Bracketing'e izin veriyor!!!<br /><br />Peki nedir Auto Exposure Bracketing? Makinelerin menülerinde ve/veya üzerindeki tuşlarda bulunan bir özelliktir Auto Exposure Bracketing(AEB). Teker teker -2, 0, 2 değerlerini siz seçeceğinize, menüler aracılığı ile AEB aralığını -2 0 2 olarak belirleyip AEB yi aktive ediyorsunuz. Bu noktadan sonra 3 kere deklanşöre basıyorsunuz. İlk basışınız normal, ikinci basışınız karanlık, üçüncü basışınız da aydınlık fotoğrafı çekmenizi sağlıyor. Yani siz sadece ayarları önceden yapıyorsunuz ve 3 kere deklanşöre basıyorsunuz. Bu, HDR çekerken dikkat etmeniz gereken üçüncü ve en önemli kural için son derece kritik bir özellik!<br /><br />Üçüncü ve en önemli kural şu: Kadrajı sabit tutun! Basit görünse de son derece zor bir iştir. Tek bir pozda sabit tutmak yapılabilir olsa da her 3 pozun da tamamen aynı kadraja sabit olmasını sağlamak ciddi bir el kabiliyeti ister. Hele her deklanşöre basmadan önce pozlamada değişiklik yapacaksak (Manual mod, AEB'siz Av modu) kadrajı sabit tutmak iyice imkansızlaşıyor. Eğer el kabiliyetimiz bunun için yeterli değilse üzülmeyin, kolayı var: Bir tripod ve deklanşör kablosu edinin!<br /><br />Tripod ile makineyi sabitlediğinizde , Av modunu kullanıp AEB ayarını yaptığınızda ve deklanşöre basmak yerine, deklanşör kablosu (cable release) kullandığınızda, kadrajı oynatacak neredeyse her etkenden kurtulmuş oluyorsunuz. Tam olarak bütün sarsıntıdan kurtulmak için yapabileceğimiz bir şey daha var: Makinenin "Custom Functions" bölümünden Mirror lock'u aktive etmek. Bu sayede deklanşöre ilk bastığınızda SLR makinanızın sensörünün önündeki ayna kalkar, ikinci basışınızda fotoğraf çekilir. Bunun amacı, ayna yukarı kalkarken makinede oluşabilecek herhangi biri fiziksel titreme veya sallantının görüntüye etki etmesini engellemektir.<br /><br />Kadrajı sabit tutma kısmında dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var: Kadrajdaki objelerin de sabit durmasını sağlamak. Bunu her zaman sağlayamayabilirsiniz. Mesela fotoğrafını çekmeye çalıştığınız faytona bağlı olan atlardan biri siz fotoğraf çekerken kafasını oynatabilir veya fayton'un sağ tarafında hareket etmekte olan bir bayan bulunabilir. Burada ihtiyacınız olan şey sabır ve zaman. Yeterince sabrederseniz, herşeyin sabit durduğu kısa bir süre elde edebilirsiniz. Bu süre içerisinde de gerekli çekimi gerçekleştirebilirsiniz.<br /><br />Ben bu fotoğrafı çekerken, en büyük eksiğim işte bu iki faktördü. Çoktan yola çıkmıştık ve eşim ile diğer arkadaşlarım beni bekliyorlardı. Bırakın tripod kurmayı, fotoğrafı çekmeye bile vaktim yoktu. Hızlı bir şekilde makinemi Av moduna aldım. Çekim seçeneklerinden sürekli çekimi(continuous shooting) seçtim. Bu sayede deklanşöre basılı tuttuğum sürece makinem fotoğraf çekmeye devam edecekti. AEB ayarlarına girip AEB aralığını -2, 0 ,2 olacak şekilde ayarladım. Makineyi faytona çevirdim, odakladım, nefesimi verdim, konsantre oldum, gözlerimi kapattım ve yavaşça deklanşörü indirdim.<br /><br />Canon Eos 400D'nin o muhteşem deklanşör sesi 3 kere yankılandı. Biliyordum ki üçüncü poz en uzun sürecek pozdu. Üçüncü deklanşör sesini duyduktan sonra duruşumu ve pozisyonumu bozmadım. Acele etmedim ve deklanşör sesinin 4. kez tınlamasını bekledim. Ancak bu sayede ilk 3 fotoğrafın sorunsuz çıktığından emin olabilirdim. Deklanşör sesini 4. kez duyduktan sonra koştura koştura bizimkilerin yanına gittim. Sonuçları eve gittiğimde alacaktım.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing =10><tr><td align=center>-2 EV (Koyu)</td><td align=center>0 EV (Normal)</td><td align=center>+2 EV (Parlak)</td></tr><tr><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXjPQ-7sgH4kYQFdJLMU5cQxfBSUGMr7lUdtoxDpgrvhyV02jK6xhhlFR2uXJI_BHRm-wNYFIysNqQZWlcAEZ3OOAx1vhblLIgK9X6j3LchFwE9g3sgSz2wABiEVXkuGNSrqkhKbMF7Vo/"></td><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7-DWlMldePXFPupuCEG9toZpQN2DwXUTzLFdQQ1jfo00QsiBR9uREZT9UPUJu9a22Rnmo8Aaoy4D-laOwrpNu25Uzh-qs3OcWK3GsosnuYwQ6UJHgpCzx9Xf7EdkoH5dI0FsvZ5smgEM/"></td><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYAO2YoAlgdMYRQZuSNceLH4ddMEfgKmQtVGdHqvlaMIVmAF4z-JXGujscp0taxb2YnXoHOER6rEJ8D9kyCpdUWrJH6cPTTeRMPGPAMsKsV-2sGJ_AfFXGdm8k5twqqYFLbAmNHftWZpM/"></td></tr></table><br />Eve geldiğimde makinemdeki bütün dosyaları harddiskime aktarıp, raw dosyaları işlemeye başladım. Bu 3 fotoğrafı bir kenara ayırdım. Diğer dosyalar ile işim bittiğinde sıra HDR fotoğrafa gelmişti. Photomatix'i çalıştırdım. Bu üç fotoğrafı seçip, raw olarak photomatix'e sürükleyip bıraktım (JPG olarak da yapabilirsiniz).<br /><br />Photomatix, bu üç raw dosyayı yükler yüklemez bana bu dosyalar ile ne yapmak istediğimi sordu. Ben de HDR görüntü hazırla (Generate HDR Image) seçeneğini seçtim. bunun ardından karşıma bir kaç seçenek seçebildiğim bir menü çıktı. Eğer çekim esnasında yukarıda anlattığım noktalara dikkat etmemişseniz (benim gibi), buradaki seçenekler sayesinde photomatix'in fotoğraflara ufak ön müdahelelerde bulunmasını ve bu durumu düzeltmesini sağlıyorsunuz. Photomatix otomatik olarak kadrajlardaki kaymaları, gürültü miktarını ve kadrajdaki hareketli nesneleri düzeltmeye çalışır. Aslında bu konuda da gayet başarılı diyebilirim. Bu noktada fotoğrafın genel ısısını, yani beyaz dengesini de ayarlayabiliyorsunuz.<br /><br />Bu aşamayı geçtikten sonra.....bekliyorsunuz. Photomatix sizin için HDR dosyasını hazırlar ve 60s-100s içerisinde size sunar. Karşınıza gelen görüntü son derece yüksek miktarda kontrast bilgisi içeren bir görüntüdür. Ekranlarımız bu görüntüyü görüntüleyecek kifayete sahip olmadığından bu noktada sizin müdahele etmeniz gerekir. Bu yüzden bu ekranda bulunan kocaman Tone Mapping tuşuna basıyoruz ve karşımıza sihirin başladığı yer geliyor.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwNES6REdmT6dXVs2gCjUADdg3bpDmKgifcvCbmHPfZCzVa2aPijbhrsZeU2SgBdWm6GsM7zKbasIcTZSM3hzNOok6HDZjloIYvCiYTXS-5lwl1z1j2Tp7j-5QJqHMko58sX2mlt1HpEU/"><br /><br />Bu ekranda bulunan 14 seçenek sayesinde fotoğrafımızı bir sanat eseri haline getirebiliriz. Fakat nerede duracağımızı bilmemiz lazım. Bu menüdeki bütün ayarlar çok kuvvetli ayarlar. Her biri fotoğrafın görüntüsünde çok ciddi fark yaratıyor. Biraz deneme yanılma ile siz de fotoğraflarınıza hayat katabilirsiniz.<br /><br />Bu tonama esnasında kullanabileceğiniz bir kaç tavsiyem olacak:<br /><br />- Strength'i yüksek tutun. Bu ayar Master Volume ayarı gibi bir ayar. Maksimuma çıkarmayın, fakat az da tutmayın.<br />- Light Smoothing i ya 4 ya da 5'de tutun. Daha aşağısında fotoğraf, daha çok tablo haline gelmeye başlıyor.<br />- Black point'i 1 White point'i de 4 civarında tutmak benim gördüğüm kadarıyla en sağlıklı sonuçları veriyor.<br />- Temperature (renk ısısı) ayarını HDR dosyayı oluşturmaya başlarken yapın. Burada 0 da tutun.<br />- Microsmoothing'i düşük bir seviyede tutun ama hiç bir zaman 0 yapmayın. Yoksa yüksek miktarda gürültüyle karşılaşırsınız.<br />- Luminiosity fotoğrafa parıldayan bir görüntü verir, fakat aşırı kullanımı sonucunda objelerin çevresinde istenmeyen ışık alanları oluşur(halo)<br />- HDR tonlama işlemi, gürültü yaratan bir işlemdir. Fotoğrafla işiniz bittikten sonra Neat Image programını kullanarak istenmeyen gürültüden kurtulabilirsiniz.<br /><br />Sonuçtan mutlu olduğunuz zaman Process tuşuna basın....ve HDR çalışmanız tamamlansın!!<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgilhPX3Uyi8SdWAyJHkK31TidkWZrgGwo4wNVN9doZYAclbB3PTkIlCUEg97j0kIZdiSvPd0mL-qgWhYGjb79IiSpNLV6DvA-yEkCX0QeN7YJnjy9mV4KSPxnlZK8-a-Ni1s2uphRGab8/s720/faytonhdr.jpg"><br /><br />Son bir uyarı yapmak istiyorum. HDR yani "Geniş Dinamik Kontrast Aralığı" her zaman uygulanmaması gereken bir teknik. Eğer fotoğrafını çekmek istediğiniz görüntüde hem yüksek miktarda ışık, hem de gölgeler mevcutsa HDR tekniği manalı bir sonuç veriyor. Eğer fotoğraf çektiğiniz ortamda yüksek ışık farklılıkları yoksa, Tek bir fotoğraf çekip uygun bir histogram düzeltmesi ile çok güzel sonuçlar elde edebilirsiniz. Hatta Photomatix'in yeni versiyonları sadece tek bir raw dosyasını alıp üzerinde tonlama yapmanıza fırsat tanıyor.<br /><br />Raw dosya çekmiyorsanız bile photomatix'in gelişmiş tonlama seçeneklerinden faydalanma şansınız var. JPG dosyanızı DPP'de açın ve farklı bir isimle TIFF uzantılı olarak kaydedin(Exif İÇERMEYECEK şekilde), Histogram eğrisinin en orta noktasını tutun ve bir kare sola çekin. Fotoğrafın parlaklığı ciddi bir şekilde artacaktır. Farklı bir isimle (Yine TIFF) kaydettikten sonra aynı işlemi tekrarlayın fakat bu sefer orta noktayı sola değil sağa doğru bir kare çekin. Fotoğrafınız kararacaktır. Bunu da farklı bir isimde kaydedin(TIFF). Bu üç dosyayı photomatix'e atıp "Çakma HDR" çalışması yapabilirsiniz.<br /><br />Bir sonraki yazımda makine modlarını ve bu modların kullanım yerlerini anlatacağım. <br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/golgelerin-gucu-adna.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/kullanm-klavuzu-mk2.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-61225536919466779832009-04-11T01:41:00.008+03:002009-04-12T11:02:48.237+03:00Gölgelerin Gücü Adına<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/yauvarlaklar-ve-egriler.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/guc-bende-artk.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Yeni bir lens almanın yarattığı motivasyonu anlatmaya kelimeler yetmiyor. Fotoğraf makinemi alalı 4 ay, 50mm f/1.8'i alalı daha bir kaç gün olmuştu. O zamana kadar fotoğraf makinemi kompakt makinelerden çok da farklı kullanmıyordum. Fakat yeni lens aldıktan sonra içimde bazı şeyler değişti. Internetten fotoğraf eğitim sayfalarına girmeye, kitaplar okumaya, dergileri takip etmeye başladım.<br /><br />İndirdiğim dergilerden son derece eğiticiydi. Enstantane, Aperatür, ISO gibi kavramları anlatmanın yanı sıra, manzara fotoğrafları nasıl çekilir, RAW dosya formatı nedir, portre çekiminde nelere dikkat edilmeli gibi sorulara da cevap veriyordu. Bir yandan çok başarılı bir şekilde tonlanmış fotoğraflara bakıyor, bir yandan da fotoğrafçılığı öğrenmeye çalışıyordum....<br /><br />....ve bir dergide o sayfaya denk geldim. Bir şehir fotoğrafıydı. Parçalı bulutlu bir havada çekilmişti. Görüntü tek kelime ile inanılmazdı. Bulutları ayrıntıları, binaların renkleri, gölgelerdeki detaylar...hepsi görülebiliyordu. Sayfanın hemen başında ise kocaman bir başlık vardı:<br /><br />"How to create HDR images" (Nasıl HDR görüntü yaratılır.)<br /><br />Yazıda HDR'nin ne demek olduğu, nasıl yapıldığı ve bu fotoğrafların neden bu kadar güzel gözüktüğü anlatılıyordu. Gözüm dönmüştü. Mutlaka bu tekniği öğrenmeli ve uygulamalıydım. Anlatılanlara göre ihtiyacım olan tek şey pozlama ayarı yapabilen bir fotoğraf makinesi ve dijital çağın fotoğrafçılık mucizesi Photoshop CS2 idi ve ikisi de bende mevcuttu.<br /><br />Hemen elime fotoğraf makinasını aldığım gibi belirtilen teknikleri uygulamaya başladım. Açıkçası sonuç hüsrandı. Zaten henüz daha photoshop kullanmayı çözememiştim. Bir parça hayal kırkılıığına uğramıştım fakat yılmamıştım. İki gün süren bir uğraşın ve internette yaptığım bir çok site araştırmasının ardından, o gördüğüm muhteşem manzaraları photoshop yerine photomatix adlı bir program ile de yapabildiğimi öğrendim.<br /><br />Photomatix'i yükledikten sonra ilk denemelerim moralimi yerine getirdi. Gerçi bu denemeler tam HDR görüntüler değillerdi. Tek kareden türetilmiş "Çakma HDR"lerdi. <br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing =10><tr><td align=center>Önce</td><td align=center>Sonra</td></tr><tr><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgglvbyVm3GlcBKqfl620otdYk66binnAgzNLcngKchFc29Yo06JxzZ9aM0aTjzaGRPFHnlsrOpoKgrCkhtY9rgEdM4REG2anEobvcKy-P0vtB_jMHQZ6MR0z9RFXx3zDvtTMXL_yhD4_U/"></td><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgPvZan_AXh-7-c6ccv9Rqng154RmrvDY6GX2j4GYoXPxaIq7XBaAKsvy21mtsjtA_qjFm0tse5AtI9incU2ZeYdi0y1XRZQu_UmGY4QvmZUTg_e-E5Z_TUIrQMkD3EP8THiEW5p2XjtPw/"></td></tr><tr><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTUWT1kh5FUHI3B5bwmGl-Nk3F6xhhuFUM3wFv2zMJvaSV9GhzKRqqb8UjVPpUgtPd26BVmFWtgD4pMvzQu9ReFA8uMsluGknY1IkpPZWu5Z8EvG1fAKFg0QzH4d1Fwf_PrI_wVq-JuG4/"></td><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhctopp3eDk-BrIV5ZwlhkrWcuUt_JyDahCbYnTek5SXpyNkjfIRruyMSgpCsHATjDMhdEVQdPKcbKTwtz2vwG8y42yb64MKnCCFPbMdvUQ5n0gMHfJyjXSM8iPzgy7JA78pIVCacUL56s/"></td></tr><tr><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhPZfPEVSoQ5KnhGyjePiYhvVb4IoRA7W-rAY5PwNj4M_qh2qXbTiv4RaFhL9KM4eZT2_Q40hzPsJGCWQ_WKEDfYjVhRab-tRV_Jbu278Yom130VvBoVNGOSfHDsVOaQe_rwpdbq2EAab0/"></td><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhsOO2zST4KPLJc4cw8WQaN2y2JQpflQ58JEV9G-PnRWmdhEWTyqrBQdLXq5JqAKRAkr2-ohtPr0ZGEU0IKbGbrc0jNajQifwZi35CgllhD9rG5jUh72nDZ-OkyywP2BesyEG2Oh-2qnx4/"></td></tr></table><br />"Çakma HDR" olmalarına rağmen son derece göz alıcı hale gelen bu foroğraflar, deneme ve öğrenme azmimi daha da arttırmıştı. Yavaş yavaş, deneyerek ve hatalardan ders alarak HDR nin ne olduğunu ve niye uygulandığını tam olarak anlamaya başladım. <br /><br />HDR kelimesinin anlamı High Dynamic Range. Türkçe çevirisi "Yüksek Dinamik Aralık".....bence yeterli bir çeviri değil. "Yüksek Dinamik Kontrast Aralığı" daha doğru bir çeviri olacaktır. Peki nedir kontrast?<br /><br />Kontrast kelimesini aslında günlük konuşmada da zaman zaman kullanıyoruz. Genelde iki fikir, söz, düşünce....veya renk arasındaki tam zıtlığı belirtmek için kullanığımız bu kelime, görsel sanatlarda "En siyah nokta ile en beyaz nokta arasındaki fark" olarak tanımlanabilir. Geçen yazımızda histogramdan ve histogramın en solundaki barı kaydırarak "koyu gri"leri "siyah" yapmaktan bahsetmiştik. Sonuçta histogramımız en siyah belirlediğimiz nokta ile en beyaz belirlediğimiz nokta arasındaki değerleri 255 değere dağıtıyordu.<br /><br />Malesef monitörlerimiz şimdilik bu 255 rakamı ile sınırlı. İşin ilginci bu değer aslında gözlerimiz için yeterli bir değer. İnsan gözü adaptasyon sağlayabilen bir görme aracı. Ortamdaki ortalama ışığa göre göz bebeğimiz(aperatür) ve retina hassaslığımız(ISO) kendini ayarlıyor. Bu sebeple gece yatmadan önce ışıkları kapattığımızda her tarafı siyah görürken, bir kaç dakika sonra gözümüzü açtığımızda odamızı gri tonları ile bezenmiş ve ayrıntıları seçilebilir bir şekilde buluyoruz. Bu anda açılacak ışık, gözümüz için yine bir adaptasyon süresi geçmesini gerektiriyor. Fakat bir kaç saniye içinde parlaklık değerleri yerine oturuyor. Gözümüz karanlığa alıştığı zamanki tonlar hep oradaydı. Aydınlığa alıştığımız zamanki tonlar da hep orada. Fakat hepsini bir arada göremiyoruz. <br /><br />Gözümüz zaten bir ortalama parlaklık değerine adaptasyon sağladığında 200-300 ton arası bir değerde kontrast aralığına sahiptir. Fakat bu adaptasyon yeteneği sayesinde gözümüzün kontrast aralığı etkin olarak çok yüksektir. Bu sayede gökyüzüne bakarken bulutları ve detaylarını, başımızı eğip yere baktığımızda ise gölgelerin altında yatan detayları görebiliriz. Aynı durum ekrana bakarken de geçerli. Biz ekrana bakarken, gözümüz, bulunduğumuz yerdeki ortalama ışığa göre bir kontrast aralığı belirler. Bu yüzden karanlık yerlerde ekran parlak, aydınlık yerlerde ise ekran bize soluk gözükür.<br /><br />Gözümüz kendisini bir şekilde ayarlayabilir. Fakat fotoğraf için aynı şey geçerli değil. Deklanşöre bastığımız anda aperatür genişliğini ve ISO değerini çoktan belirlemiş oluyoruz. Bir süre sensor açık kalıp kapanıyor. Bir nevi dünyaya sabit bir göz bebeği ile bakmak durumunda kalıyoruz.<br /><br />HDR tekniği bu noktada devreye giriyor. Yapılan işlem, gözümüzün yaptığı işlemden pek farklı değil. Aynı fotoğrafı 3 kere çekiyoruz. Fakat bu işlemi yaparken sensör üzerine düşen ışık miktarını her fotoğraf için değiştiriyoruz. Bunun için aperatürü(gözbebeği) kısıp genişletmek yerine, enstantane süresini azaltıp çoğaltıyoruz. Elimizde 3 değişik parlaklık bilgisi içeren dosya oluşuyor. Düşük parlaklık bilgisi içeren dosyadan parlak noktaların(highlight) detaylarını, yüksek parlaklık bilgisi içeren dosyadan ise karanlık noktaların(shadow) detaylarını alabiliriz.<br /><br />Eğer blogumu takip ediyorsanız son iki cümlede yazdıklarımın tanıdık gelmiş olması lazım. Çünkü çok benzer birşeyi <a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/hem-oyle-hem-de-boyle.html">Hem öyle, hem de böyle</a> adlı yazımda da anlatmıştım. O yazıdaki fotoğrafta bulutların detaylarını ortaya çıkarmak için orjinal fotoğrafın daha koyu bir kopyasını alıp, orjinal bulutların üzerine daha koyu bulutlar gelecek şekilde bir aşamalı geçiş yapmıştık. O örnekte fotoğrafın sınırları çok belliydi. Gökyüzü ve yeryüzü tek bir çizgi ile ayrılmıştı. Bu sayede fotoğrafın üst kısmında tamamen koyu dosyadaki bulutların(yani parlak noktaların) detaylarını kullanmaya karar verebilmiştik.<br /><br />Fakat bütün fotoğraflarda bu keskin fark oluşmayabilir. Fotoğraftaki bir ağaç, bir bina veya bir kişi, kadrajın en altından en üstüne kadar olan bölgeyi kaplayabilir. Ya da fotoğraftaki bir gölde, gökyüzünün tamamen parlayan bir yansıması olabilir. Bu tip durumlarda aşamalı geçiş, parlaklık ve gölgelerde kalmış gizli detayları kurtarmanıza yetmeyecektir.<br /><br />Kısacası elimizdeki değişik parlaklık bilgili 3 adet fotoğrafı birleştirmek için özel bir yönteme başvurmamız gerekiyor. Bu noktada da photomatix adlı program devreye giriyor ve nerenin parlak nerenin gölge kalacağına karar vermemize yardım ediyor.<br /><br />Bir sonraki yazımda uygulamalı olarak, adım adım bir HDR fotoğrafın nasıl çekildiğine ve nasıl hazırlanığına dair örnek vereceğim. Büyükada'da çektiğim bu fayton fotoğrafını, son haline gelene kadar yaptığım bütün adımları teker teker anlatacağım.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing =10><tr><td align=center>Önce</td><td align=center>Sonra</td></tr><tr><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihQngAztOzsg-tYaDrqS9VxmlYEfnuYmQ6rvxjuEhsEm2D_Dwk4JGUIlZfBAiXeXqJAEj8qT3g5w0LnX1Ea7_CZFOws1rHdzVD8I3Lso5Vve3gu0_z_xcKFdgW3FFSahRpylGkmy7HVGc/"></td><td><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj26JuEQLgM4JVPxOSi6XLI0fGjpVtJKJ8WXyP7-2xe_7hi5ng9MELio81iYIUe6bpcC_wXQSCc_B5KYvCQOM4qHCbAjsYcabxZZusjIa5O4jTZL6iDLIO9c85lGqdnE9ln55_x0pvo-e8/"></td></tr></table><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/yauvarlaklar-ve-egriler.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/guc-bende-artk.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-55265340267881230952009-04-09T15:23:00.006+03:002009-04-11T01:46:04.290+03:00Yuvarlaklar ve Eğriler<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/hem-oyle-hem-de-boyle.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/golgelerin-gucu-adna.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />29 Mart 2009 günü bizim için sıradışı bir pazar günüydü. Şehrimizde olan bitene dair bir şey yapabildiğimiz, dört senede bir bize de söz hakkı verilen tek gün. Seçim günü. Standart seçim günü prosedürü, şu şekilde oluyor. Ufacık bir damga ile önümüze sunulan seçeneklerden birini seçip, bu işlemi üç ayrı kağıt için tekrarlayıp, bu kağıtları bir zarfa koyup, sandığa atmak suretiyle vatandaşlık görevimizi yerine getirmiş oluyoruz.<br /><br />Eğitim sistemimiz önümüze sunulan seçeneklerden birini seçme üzerine kurulu olduğundan, seçim prosedürünü hiç sorgulamıyoruz. Demek ki bizden beklenen sorunlara, engellere yeni bakış açıları ile bakmak, değişik çözümler getirmek değil, önümüze sunulan seçeneklerden birini seçmek. Seçim pusulasındaki seçenekler bile okul testlerinde olduğu gibi: Yuvarlak!!!<br /><br />29 Mart 2009 günü erkenden uyandık. Amacımız hızlı bir şekilde önümüze sunulan yuvarlakların arasından en iyisi olduğunu düşündüğümüz yuvarlağa damgalarımızı bastıktan sonra, hızlı bir şekilde Büyükada'ya gitmekti. 5 kişi (Ben, Selin, Özgür, Burcu, Seyhan) bir arabaya tıkışıp, hızlıca Bostancı'ya geçtik. Seçim günü sebebiyle insanlar gaç uyandığından ve/veya evlerini terketmediklerinden dolayı yollar oldukça boştu. Bostancı'dan tekneye binip adaya doğru yola çıktık.<br /><br />Yolda Seyhan'ın yeni makinesini inceledik. Nikon D90 ile yıldızı bir türlü barışmayan Seyhan, Canon'a dönüş yapıp Eos 50D edinmişti. Ben makineyi son derece başarılı buldum. Darısı başıma diyorum :)<br /><br />Adaya vardıktan sonra uzun, yorucu ve eğlenceli bir yürüyüşün ardından Aya Yorgi manastırına vardık. Bu noktada fotoğraflarımız çekip, yemeğimizi yedikten sonra alternatif bir yoldan geri döndük. Geri dönerken yolda bu manzarayı yakaladım.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi9BKXgdzdP-wRkKo3465YxhAYuxySOdsEfi2QR2WhJjnhOfhJLfB1yPruWUqQpe9FxCp3gDRaUzrqJL3_gU_D-7y5iTyEoV49zW4YBgam7EpJ8e6Zxp2Z1vxslHhvSC8GlR8MklVSUEVY/s720/adaorjinal.JPG"><br /><br />Fotoğraftaki yapı Nikola Manastırı. Fotoğrafı 55mm odak uzunluğunda, f/8.0 aperatür aralığında, ISO 400 hassaslıkta 1/400s enstantane hızı ile çektim. Bu fotoğraf RAW durumun hiç müdahele edilmemiş hali. her ne kadar ağaçların ve binanın ayrıntıları net çıkmış olsa da, arka plandaki gökyüzünün ve denizin detayları parlaklık içerisinde kaybolmuş.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td width="65%" align=left>DPP'de fotoğrafı açtığımızda karşımıza bir araç penceresi çıkar. Bu araç penceresinin tepesinden 3 ayrı menüye geçiş yapabiliriz. İlk menü RAW menüsü. Burada yapacağımız müdaheleler diğer müdahelelere göre daha "kayıpsız" müdahelele olacaktır.<br /><br />Brightness adjustment seçeneği fotoğrafa pozlama ayarı yapmanızı sağlar. Bu noktadan yapacağınız parlaklık ayarı resmin yapısını genş ölçüde bozmadan gerçekleşir. White balance adjustment ise resmin beyaz tonunu ayarladığnız yerdir. Buradaki menüden Color temperature seçeneği ile resmi daha sıcak veya daha soğuk renklere büründürebilirsiniz.<br /><br />Picture Style menüsündeki seçenekler, Canon fotoğraf makinenizdeki seçenekler ile aynıdır. Bu seçimi fotoğraf çekerken değiştirmiş olsanız bile, RAW çalışmak sayesinde bu seçimi çektikten sonra değiştirebilirsiniz. Ben buradaki stylelardan Landscape style a bayılıyorum. Renkler daha pastel çıkıyor. Bu noktadan sonra karşımıza histogram geliyor.</td><td><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjvLm9o6iy7HIHV75q6Ff-MOvzjFtDQmsKGcY6iMyl0s6VYehhcqN-euZUjRzGILPkMC-oJ8XbFeAyojhGDJN1CHB0KhBP52Fp36EtDGPO5q8Hjq4J-BqJfEI1UU0xYxGzn5uwHKHipMP8/s512/dpp1.jpg"></td></tr></table><br />Histogram denen şey aslında genel bir parlaklık haritası. Histogramın en solu en koyu tonları, en sağı en parlak tonları gösteriyor. Histogram grafiğine baktığımızda gördüğümüz grafik, fotoğrafınızda hangi ton değerinden yaklaşık olarak kaç noktanın bulunduğunu gösterir. Bu örnekte -10'EV'dan -6EV ye kadar olan aralıkta çok az sayıda nokta mevcuttur. Noktaların genel parlaklık değerleri -4EV ile -2EV arasında toplanmıştır. <br /><br />Henüz daha bu parlaklık değerlerine dijital değerler atanmamış. Eğer kendi haline bırakırsanız -10EV den +4EV'ye kadar olan bu geniş alanın tamamı "uygun bir fonksiyon" ile 0 dan 255'e kadar olan değerlere bölünür. Başka bir deyişle tam siyah ile çok koyu gri tonları birer değer kazanacaktır. Zaten topu topu 255 tane değeriniz var. Hem siyaha, hem çok koyu gri'ye iki ayrı ton ayırmak yerine, ikisine de siyah diyip, fotoğrafta çok daha fazla noktanın bulunduğu -4EV ile -2EV arasındaki gri ve birazcık daha açık gri arasına bir ton değeri daha eklemek, fotoğrafın canlılığını arttıracaktır.<br /><br />Burada sormanız gereken soru şu: Hangi koyugri rengine kadar siyah yapayım. View menüsünden Shadow seçeneğini seçin. Sonra histogramın en solundaki çizgiyi tutup sağa doğru kaydırmaya başlayın. Fotoğrafın daha koyulaşmaya başladığını ve bazı yerlerde mavi noktalar oluşmaya başladığını göreceksiniz. Mavi noktalar, koyu gri'lerin siyah olmaya başladığı(clipping) noktalar. Bu noktalar, ciddi detay kaybına yol açmadığı sürece çizgiyi sağa doğru ilerletmeye devam edin.<br /><br />Aynı şey sağ taraftaki çizgi, beyaz ve çok açık gri içn de geçerli. Fakat parlak tonlardaki(highlight) clipping, koyu tonlardaki(shadow) clippingden çok daha rahatsız edici. Bu yüzden histogramın bu tafaı ile bu noktada uğraşmamak en iyisi.<br />Histogram grafiğinin yukarısı ve aşağısını da oynatabilirsiniz, fakat bunu da pek tavsiye etmeyeceğim çünkü mutlak beyaz ve mutlak siyahın tonları ile oynamak bana pek mantıklı gelmiyor. Bellllki gece fotoğraflarında oynanabilir, fakat denemeden bir şey söyleyemeyeceğim.<br /><br />Histogramın altındaki seçenekler sırasıyla Contrast, Color Tone, Color Saturation ve Sharpness. bu değerler, normalde fotoğraf makinanızda da ayarlayabileceğiniz değerler.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td width="65%" align=left>DPP araç penceresinin ikinci menüsü RGB tonlama menüsüdür. Burada karışıızda bu sefer daha değişik bir histogram var. İlk histogramdan 0 dan 255'e kadar gelen tonları, burada bir fonksiyondan daha geçirebiliyoruz. Menünün ilk seçeneklerinde DPP, size kendi önerisini sunuyor. Ben DPP nin önerilerini bu güne kadar hiç tatmin edici bulmadım. Zaten RAW menüsündeki ayarlar doğru yapıldığında, bu histogramdan çok ufak dokunuşlar yapmanız yetiyor. Özellikle bu menünün altındaki brightness, contrast, hue(color tone), saturation ve sharpness ayarlarını RAW menüsündeki seçenekler üzerinden yapmanız çok daha güzel sonuç verecektir.<br /><br />Peki o zaman bu menü niye var? Bu menü fotoğrafı RAW değilde JPG çekiyorsanız bu değişiklikleri yapabilmenize yarayacaktır. Fakat buradaki histogramı, RAW çekseniz bil kullanmanız için çok önemli bir sebep var.<br /><br />RAW menüsünü anlatırken "uygun bir fonksiyon" dan bahsetmiştim. Bu uygun fonksiyona tek müdahele şansımız, histogramın hemen altındaki contrast değerini değiştirerek oluyor. Fakat bazen fotoğrafların düz kontrast ayarından daha fazlasına ihtiyacı oluyor.<br /><br /></td><td><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQNu9j5aTiEXOYy7TVybZWMaRKoGggOCb7wP9X1g6vdajPWprqhyphenhyphenhn-s8K8slgtZceOzTs_NofqwxWjOEFJLx4D9I72pO464X_5YWYb5xjOBMntFLdXQMqkPxKiFn_oMiFRKXamvFJi7s/s512/dpp2.jpg"></td></tr></table><br /><br />Örneğin, Nikola manastırının fotoğrafında gökyüzünün noktalarının parlaklık değerlerini ve adanın noktaların parlaklık değerlerini histogram üzerinden direkt seçebiliyoruz. Histogramın sol tarafı ada, sağ tarafı da deniz ile gökyüzü. Bu iki nokta yoğunluğunun arasında az miktarda nokta içeren bir parlaklık bölgesi var.<br /><br />Yani?<br /><br />Elimdeki 255 değerin 0-60 arası ada noktalarını, 100-200 arası da deniz ve gökyüzü noktalarını belirtiyor. <br /><br />Eeee Yani?<br /><br />Toplamda kullanabileceğim 255 ton yerine sadece 160 ton kullanıyorum. 95 değişik parlaklık tonu çok az miktarda kullanılan noktaları tonlamak için kullanılıyor.<br /><br />Bu durumda ben bu ton değerlerini kendi "uygun fonksiyonum" geçirebilirsem; mesela 0-60 arası tonları belirli tonlara atasam, 60-100 arasındaki tonlara 3-4 ton atasam, kalanlarını da havayı ve denizi tonlamak için kullansam ne olur? Kullandığım ton sayısı 160 dan 250 ye çıkar. Bu sayede daha kaliteli gözükten bir fotoğraf elde edebilirim!!<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxZYa3kyB-QuIUpS89YJkJ_qfssOD585FBz2lZ5AnkiDxr_gQq7RHqqkp8kEZ5T75j9hWP5ndbocISRM4NpdVt0NjvexFSkBMaQocmtvqcVjA6nqlo9PfUu13zQp33zJuxxwlm4FweDls/s720/adason.JPG"><br /><br />Mesela sonuç olarak bu fotoğrafı elde etmek için kullandığım DPP değerleri şunlardı:<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiIlzH6iAelkEYjwjNZR0kEt-_41lMYhGSgsNVzUYUYJRIEUlEQ3i3LwBjhykaWGz84jcENG2pFSaYrFCZ4WwgHPYy0L5Ns0cUrWMzetRojTNvvg5SC0tRhNxoV9g2vn9MMRi8a0jN-Svc/s512/dpp3.jpg"><br /><br />Aslında RGB menüsünde kullandığımız bu histogram "eğrisi"nin genel adı "Curves" yani "Eğriler" aracı. Photoshop'ın en güçlü araçlarından biri olan Curves sayesinde, fotoğrafın hangi tonlarının daha kuvvetli, hangi tonlarının daha sönük olacağına karar verebiliyoruz. Eğrinin eğiminin dik olduğu yerlerde ufak bir aralığa karşılık geniş bir ton perdesi düşmekte. Eğrinin eğiminin az olduğu yerlerde ise geniş bir aralığa karşılık olarak az sayıda ton düşmekte. Eğrinin eğimini hiç bir zaman negatif yapmamak gerekiyor çünkü bu durumda iki farklı ton girişine, aynı ton değeri uygulanıyor. Zaten bu araç ile biraz oynayıp negatif eğimli eğriler elde ettiğinizde sonuçların ne kadar değiştiğini farkedeceksiniz.<br /><br />En güzeli, fotoğrafı aslında çekim anında doğru pozlamada ve değerlerde çekip sonradan bu tip müdahelelere gerek kalmamasını sağlamaktır. Hatta bunu kontrol edebilmek için SLR makinelerimizin histogram'ı gösterme seçeneği bile var. Buraya bakıp bile resmimizin aydınlık ve karanlk bölgeleri hakkında çok şey öğrenebiliriz.<br /><br />Malesef şu anki monitörlerimizin teknolojisinden dolayı bütün bu tonlama değerleri 255 değer üzerinden işliyor. Fakat doğa bize aydınlık ve karanlık arasında çooook daha geniş bir ton aralığı sunmakta. Peki biz bu geniş ton aralığını bir fotoğrafa sığdırabilir miyiz?<br /><br />Cevabı bir sonraki yazıda: Geniş Dinamik Kontrast Alanı bir başka deyişle High Dynamic Range....yani HDR<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/hem-oyle-hem-de-boyle.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/golgelerin-gucu-adna.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-78584765464937376942009-04-07T22:24:00.004+03:002009-04-09T16:19:46.370+03:00Hem öyle, hem de böyle<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/az-pismis.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/yauvarlaklar-ve-egriler.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Bu hafta 3 gün Ege'deyim. Aydem Elektrik Dağıtım'ın davetlisi olarak Aydın, Denizli ve Muğla'da enerji kalitesi ve harmonikler konulu seminerler vermekteyim. Pazartesi Denizli'de verdiğim seminerin ardından İlkay Bey'in nerede yiyelim sorusuna, benim için farketmez ama giderken yolda fotoğraf çekebilecağim bir yer iyi olur diye cevap vermemin sonucunda, Pamukkale'ya gittik.<br /><br />Ben çoook küçükken gitmiştim Pamukkale'ye. O zaman bile o fotoğraflardan gördüğümüz bembeyaz ve pırıl pırıl travertenler talan olmuş durumdaydı. Bırakın beyazı, krem rengi bile denemezdi travevertenlere. O yüzden giderken pek bir beklentim yoktu.<br /><br />Pamukkale'ye vardığımda açıkçası çok mutlu oldum. Travertenler eski beyaz hallerine kavuşmaya başlamışlardı. Hala bir parça krem rengi gözükmelerine rağmen, bir önceki gelişimle bu gelişim arasında dağlar kadar bir fark vardı. Travertenlerin çevresindeki otellerin hepsi yıkılmış, yerlerine Hierapolis antik kentini kapsayan ve çevreyi koruyacak şekilde parklar yerleştirilmişti.<br /><br />İlk önce traverterlerin sularının toplandığı gölparka gittik ve orada biraz gezindik. Bol bol fotoğraf çekme şansım oldu. Burayı gezdikten sonra ise Hierapolis antik kentini ve travertenleri gezmek amaıcyla yukarı çıktık...<br /><br />...ve yağmur başladı. Yağmur başlamadan önce şu fotoğrafı çekme şansım oldu.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj81pyTfxL0CYnOBdv6RRE_lT-hwiVi9xECmpYTJt4KZx0jJPU3a2CD-KEq5QRYpm7yYqaRFiv5zG68Vl3RNad2TAM3UOHXtE6aEuS4v1dXI7LAKoCbThyPgFpah5b75cV9x-K7upd7eVQ/" /><br /><br />Burası Pamukkale üzerinden Denizli ovasının görünümü. İnsanın soluğunu kesecek kadar güzel bir manzarası vardı. Hemen fotoğraf çekmeliydim çünkü yağmur başlamak üzereydi. Tembel bir insan olduğum için makineyi A-Dep moduna ayarladım. Önce ISO 100'de çekmek istedim manzarayı. Fakat kapalı hava yüzünden, 25mm odak uzaklığı ve f/5.6 aperatür ile normal pozlama için elde ettiğim enstantane değeri düşük geldi. Ben de ISO 400'e yükseltmeye karar verdim. 1/400 enstantane değeri ile herhangi bir titreme oluşmadan çekimi tamamladım.<br /><br />Bu görüntü, fotoğrafın daha DPP'de işlenmeden önceki hali. Yine de bize fotoğrafın tonları hakkında fikir veriyor. Bulutların arasından yüzünü göstermeye çalışan güneş, bulutlar üzerinde parlamaya yol açmış. Pozlama esnasında bu parlama, makineyi yanıltıp enstantane hızını yüksek seçmesine sebep olmuş. Bunun sonucunda da yakın plan ve yer karanlık kalmış.<br /><br />Eğer resmi DPP'de yer kısmı yeterince aydınlık çıkacak hale gelene kadar aydınlatırsak, bulutlardaki bütün detayları kaybederiz. Eğer bulutlardaki parlamaların, bulut detaylarının kaybolmasına sebep olduğunu düşünüp, aydınlığı kısarsak da yer detaylarını tamamen kaybederiz.<br /><br />Ama biz hem öyle olsun hem de böyle olsun istiyoruz. Peki ne yapacağız?<br /><br />Sivilceli mankenlerin ve meydanları dolduramayan siyasetçilerin en iyi dostunu kullanacağız tabii kii!! Adobe'nin dünyaya bahşettiği en büyük ikinci eser(Birincisi PDF dosya formatı) olan Adobe Photoshop kullanacağız.<br /><br />Önce RAW dosyamızı Photoshop'da açıyoruz. Karşımıza gelen dialog'da, skalalar ile, yeryüzünün istediğimiz parlaklığa ve detay seviyesine sahip olduğundan emin olana kadar oynuyoruz. Buluttaki detay kaybolabilir ve bu şu anda bizi hiç ilgilendirmiyor. Sonuçta bunun gibi bir fotoğraf elde ediyoruz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiaktWQzncFTIR2m47MvPvjywOksMAD9hgRYpcwG-KVAmjY9AZeIfY-hkl3XJ3NFzNqz2bYqwJr51UtLjeKjnVwa1CR3a8b8FuYqOcxlrn95GPKWqirUnhIxa9nKxf7hOY1k81_fefc12g/" /><br /><br />Sonra aynı dosyayı bir kere daha açıyoruz. Bu sefer amacımız bulutların olabildiği kadar çok detay edinmesini sağlamak. Yani fotoğrafı karartıyoruz. Elde ettiğimiz fotoğraf bunun gibi bir görünüme sahip oluyor.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiep24If89AHQEKj2ST8eVzUoi5E8EXv0zzdaR6cBsguBxRf1JsJftujP9qO2_t0MsVAaKfCGQadTmwvL9pZYFqlVq58RMAIT36PAAEkjBZjQofP8FqH2Mj_VQveDplaFTeeWyI3fPEBM0/" /><br /><br />Eğer Adobe Camera Raw Converter, sizin fotoğraf makinanızı desteklemiyorsa üzülmeyin. Yukarıdaki iki adımı DPP'de yapın ve sonuçları TIFF uzantılı olacak şekilde kaydedin. TIFF dosya formatı 16-bit bir dosya fortmatı olup kayıpsz bir şekilde veriyi aktarmanızı sağlayacaktır. Bu dosyaları Photoshopda açın. Yalnız boyutu biraz büyüktür o yüzden işiniz bitince bu dosyaları silmeyi unutmayın.<br /><br />Şu anda Photoshop'da açık iki adet dosyamız var. Şimdi bu dosyalardan herhangi birini seçin ve CTRL-A ya basın. Bu komut fotoğrafın tamamını seçmenize yarayacaktır. CTRL-C'ye basıp fotoğrafı hafızaya kopyaladıktan sonra, öbür resmi seçip CTRL-V'ye basın. Bu hareketle, iki fotoğrafı da üstüste yerleştirmiş olacaksınız.<br /><br />Yapıştırmış olduğunuz resim, öbür resmi tamamen kapatmış gözükecektir. Şu anda her iki fotoğraf da birer katman(layer) sayılıyor. Bu katmanlara Layers kutusundan (Kapalıysa F7'ye basın) bakabilirsiniz. Kutu sırasında yukarıda olan katman şu anda görünür olan katmanımız. Fakat bizim istediğimiz şey ise iki resmin yavaşça birbirine geçmesi. Bunun için en üstteki katman(layer) seçili iken Layers kutusunun altındaki tuş takımından üçüncüsüne(Add Layer Mask) basıyoruz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3MuxpMvdP7axH8pCFnowrBLrEKpUBiHrRtLfirAaorhtdTG5q2BhaNVmHu5js2Z0y7XBIRL2UBU5YT7WWY3OZzqdSLEvXEejc7xJchh37cJVhicqqjzDHAsfl-dB2Wh0kQbfJY36AUVI/" /><br /><br />Görünürde bir şey olmamış gibi gözükmesine rağmen layer kutucuğunda en üstteki katmanın yanına beyaz bir kare eklendiğini görürsünüz. Bu kare bu katmanın "maskesi" dir. Bir maske üzerinde beyaz olan her nokta işlem görür. Siyah olan her nokta ise ait olduğ katmanın aynı noktasını transparan yapar. Gri olan nokta ise katmandaki aynı noktayı griliği oranında transparan yapar.<br /><br />Şimdi sol taraftaki araçlardan gradient tool'u(İkinci grup sağdan üçüncü tuş. Eğer kova gözüküyorsa üzerine basılı tutun ve öbür seçeneği seçin) kullanaracağız. Gradient Tool u seçip fotoğraflar arası geçişin gerçekleşmesini istediğiniz noktaya basın ve basılı tutun. İlk bastığınız nokta yumuşak geçişin başlayacağı nokta olacaktır. Bu noktadan itibaren kürsörü çektiğiniz yöne doğru, çektiğniz çizgi boyutunda, alt taraftaki fotoğrafa doğru yumuşak geçiş yaşanacaktır. Eğer çizgiyi kısa tutarsanız çok sert bir geçiş, eğer çok uzun tutarsanız çok yumuşak bir geçiş olacaktır.<br /><br />Bu işlemi, sonuçtan memnun olana kadar tekrarlayın. Sonuçta şunun gibi bir şey elde edeceksiniz:<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUdPzt2Tp-GocBvz4tw_crjBdMwKDNZwfJd5ntR_gWMyXqP-qCJ0T_KYFOinrfNBKtx0OgrLhbfwR2Dh06cm0IzyG1QDSIu5yAf0vMufPqMRnkMZzDzNEx9Fd6U0wHLAEeABs0y6N8i2U/" /><br /><br />Şu anda bile, ilk haline oranla oldukça etkileyici bir görünümü var. Bu noktadan sonraki hareketimiz bu görüntüyü sabitlemek olacak. Birbirine bir maske ile geçirmiş olduğumuz iki katmanı tam manası ile birleştirmek için, Layers menüsünden Flatten Image seçeneğini seçin. Bu hareketle iki katmanı tek bir katman haline getirmiş oldunuz.<br /><br />Bu noktadan sonra tonlama dokunuşlarına yönelebiliriz. Photoshop'un Image -> Adjustments menüsündeki Auto Levels ve Auto Contrast araçları basit ve son derece etkili araçlar. Bu araçları kullanmanızı tavsiye ediyorum.<br /><br />Bir araç daha var ki son derece dikkatli şekilde kullanılmalı. Image -> Adjustments -> Shadows/Highlights. Şu anda elinizdeki fotoğraf çok geniş bir kontrast aralığı içerdiğinden dolayı, bu fotoğrafta bu aracı kullandığınızda gerçekten çok güzel sonuçlara ulaşabilirsiniz. Fakat dikkatli kullanın, aşırı kullanıldığında fotoğrafı doğallığından uzaklaştırır. Tam performans için Show More Options seçeneğini açın. Genel olarak bilmeniz gereken iki şey, Shadow's bölümündeki skalalar gölgelerin parlaklığını, Highlights bölümündeki skalalar ise Parlak bölgelerin koyuluğunu ayarlar.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiNQEqcKwF35qPNH3zZOXquS_khg8x_uDjveCEWCLKnsCvsrGML3LWHFzId3mb1Qc33QSt45-swFODiS84hn0rWbghDtZ2kxUMoyId8IHD-Bso9Jz4v1_TpBbzjhyOJ5fXmXjOukDYQUmc/" /><br /><br />Ama harbi güzel gözüküyor değil mi? Hani sanki HDR olmuş diyor insan.<br /><br />Pamukkale'nin son haline ve Denizli'de çektiğim diğer fotoğraflara <a href="http://picasaweb.google.com/enderkasim/Denizli1?feat=directlink">buradan</a> ulaşabilirsiniz.<br /><br />Bu yazıda histogramı ve tonlamayı anlatmayı planlıyordum ama böyle bir fotoğraf yakalayınca hemen kullanmak istedim. Bir sonraki yazıya kaldı artık.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/az-pismis.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/yauvarlaklar-ve-egriler.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-9668975504775962042009-04-05T16:04:00.004+03:002009-04-09T10:07:12.456+03:00Az Pişmiş<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/kavak-yelleri_04.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/hem-oyle-hem-de-boyle.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Tüketim toplumunun en manasız eserlerinden biri olan 14 Şubat, aynı zamanda bir çok kampanya ve fırsata da yol açıyor. Biz de bu sene bu fırsatlardan birinden yararlanıp Abant'a gitme kararı almıştık. Makineyi alalı 4 ay olmuştu ve ben hala yeni şeyler öğrenmeye devam ediyordum.<br /><br />Yolculuğun ilk günü Gölcük ve Aladağ gölü bölgesini gezdikten sonra ikinci gün Abant gölüne gittik. Abant gölünün yarısı donmuş durumdaydı ve her taraf bembeyazdı. Tabii bu durum fotoğraf makinesinin ışık ölçümünü zorlamaktaydı.<br /><br />Otobüsümüz uygun bir noktaya yanaştıktan sonra, sucuk ekmek yapımı için mangalın hazırlanması gerekmekteydi. Fakat getirilmiş olan mangalda bir sorun vardı. Tur yetkilileri mangalın hazırlanmasının uzun süreceğini, 200m kadar ilerde sıcak bir cafe olduğunu ve orada bekleyebileceğimizi belirttiğinde, Selin ile Burcu'yu cafe'ye yollayıp ve Seyhan ile birlikte Abant gölünün doğal güzelliklerini çekmeye başladık.<br /><br />Fakat bir sorun vardı. Gri hava ve kar bize son derece soluk ve puslu görüntüler sunuyordu.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZIpQcnqECF_FApaeK95aRuXRPZ9Hhq-fJRO6t4LWtu-OiIo-WOiECaHTTGGEnO5hEqB6VN8Zpda-fIew1tZVX_4Nta-jEf_fxM6tSuvBTAJTDkdZlpF-6Op9zBvXiRNvNfn2Yb8F9lLo/s800/IMG_4847.jpg" /><br /><br />İstediğimiz ve özlediğimiz Abant fotoğrafı bu değil tabii ki. Fotoğraftaki otel Taksim International Abant Palace Oteli. Gölün karşı takasından çektiğim bu fotoğraf için standart kit lensim yerine 75-300mm f/4-5.6 lensi kullandım. 110mm odak uzunluğunda, aperatür genişliği f/5, ISO100 hassaslığında, 1/400s enstantane hızı ile elde çekim yaptım.<br /><br />Fakat bu fotoğrafta bir şansım vardı. Abant'a gitmeden önce 1 GB'lık hafıza kartımın yerine 4 GB'lık kart aldım. Bu sayede çekim alanım bol olduğundan dolayı, en büyük ve en net JPG yerineee.....RAW seçeneğini seçtim.<br /><br />Bu noktada ufak bir teknik açıklama yapmak istiyorum. Dijital fotoğraf makinelerimizin kaydetmiş olduğu JPG uzantılı fotoğraflar, aslında sensörden direkt kayıt olmuyor. Sensör tarafından toplanan bilgi, fotoğraf makinasının içerisindeki görüntü işleme işlemcisi tarafından bir seri işlemden geçtikten sonra JPG yapısında hafıza kaydına kaydedilir. Malesef fotoğrafın sensörde oluşmasından, karta yazılmasına kadar geçen bu süreç esnasında 3 kademe kaybımız oluyor.<br /><br />İlk kayıp kullanılan işlemci. Her ne kadar bu iş için özel tasarlanmış bir işlemci olsa da, ufak bir işlemci. Evimizdeki bilgisayarların dual core işlemcileri ile karşılaştırıldığında sönük bile kaldığını söyleyebiliriz. Ayrıca bu işlemcinin çalışmasına izin verilen süre çoook kısa. Bu sürede önce görüntüyü 8-bit'e çevirecek (ikinci kayıp) sonra son görüntünün güzel çıkması için gerekli olan bir kaç makyaj uygulayacak, sonra kartta az yer kaplaması amacıyla JPEG sıkıştırması (Üçüncü kayıp) yapacak en sonunda da karta yazacak.<br /><br />Halbüki görüntü sensör üzerinde oluştuğunda o kadar çok bilgi var ki. Sensör üzerinde oluşan bilgi 12-14bit. 8 bit'in 16 ila 64 katı çok ton demek bu. Makine üreticileri de bu durumun farkındalar ki bizlere bir seçenek daha bahşetmişler.<br /><br />RAW olarak çekmek.<br /><br />RAW kelime karşılığı olarak çiğ demek. Ben az pişmiş demek istiyorum çünkü biz deklanşöre basmadan önce yaptığımız seçimlerle zaten fotoğrafı pişirmeye başlamıştık. <br />Fotoğraf kalitesi seçeneğini RAW'a getirdiğimizde, sensörde oluşan fotoğraf bilgileri, orjinal hali ile hafıza kartına yazılır. Sonradan bu veriyi biz evimizde, güçlü bilgisayarımız, ve görüntü işleme programlarımız ile açıp, pişirme işlemini tamamlayabiliriz.<br /><br />Raw dosyaları ile ilgili büyük sorun bu dosyaları açmak için kullanacağınız program. Her fotoğraf makinası modelinin raw veri dizisi farklı olduğu için eski yazılımlarda yeni makinelerin raw dosyalarını açmakta zorlanabilirsiniz. Ben Canon makineler ile birlikte gelen Digital Photo Professional adlı programı kullanıyorum. Fakat diğer yazılımlarda da tahminen benzeri seçenekler vardır.<br /><br />RAW dosyayı açtığınız zaman bu dosya üzerinde yaptığınız değişiklikler hiç bir zaman dosya üzerine kalıcı olarak yazılmaz. Bütün değişiklikler asılnda etiketler ve parametrelerdir. Yani işi "batırma" şansınız pek yoktur. Başladığınız yere geri dönebilirsiniz. Ayrıca bu fotoğrafları 16-bit veri ile de tonlayabilirsiniz. Gürültü temizleyebilir, lensden dolayı oluşmuş bozulmaları düzeltebilirsiniz.<br /><br />Eğer daha önce JPG dosyalar ile çalışmışsanız RAW dosya üzerinde çalışmaya başladığınızda şunu farkedeceksiniz: Renk ve ton seviyelerini ayarlarken kayıbınız çok azdır. Parlaklık ve kontrast ayarı yaparken görüntü bir anda gri tonlar ile boğulmaz. Renk dengesini oturtmak çok daha kolay ve değişik renk dengelerinin sonuçları çok daha doğaldır.<br /><br />Bu kadar laf dökeceğime aslında size yukarıda gördüğünüz fotoğrafın DPP'de açılıp işlendikten sonraki halini göstereyim.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgabVkFTWaazfCUS8kGn2MYsRAMxwDcOTdkVu4vn1dblDrp0vAIIOPRRtYk5PFzySEnjUUdZkqej2Eyf-2gpw1JoDbUitOW7pyXrBsTXO5-bqNUOu5UmBT7kqHv8x6gbQfFcpMiRsx2vrY/s800/IMG_4847-1.jpg" /><br /><br />Ciddi fark var değil mi?? DPP'de yaptığım işlem şu:<br /><br />RAW Tabında: Brightness +0.33, Color Temperature 7700, Contrast 3, Color Tone 0, Color Saturation 4, Sharpness 4. <br /><br />Bunun dışında Picture style seçeneğinin altındaki histogram görüntüsünde, sol limiti belirten işaretçiyi, renk dağılım grafiğinin başladığı noktaya kadar çektim. Bu müdaheleyi bütün resimlerde yapmanızı tavsiye ediyorum.<br /><br />RGB Tabı gerçek tonlama ayarlarının yapıldığı nokta. Tonlama konusunda ayrı bir yazı yazmayı düşündüğüm için burada herşeyi anlatmayacağım. Ancak genel bilgi olarak s-tipi bir eğri yaparsanız fotoğrafın kontrastını arttırıp daha canlı bir görüntü kazandırırsınız.<br /><br />Bunun dışında fotoğrafın alt kısmını kesme ve ufuk çizgisi düzeltmek için çevirme gibi ayarları photoshopda yaptım.<br /><br />Sonuç olarak RAW çekmekten korkmamak gerekiyor. Evet belki biraz uğraştırıyor ama elde ettiğiniz sonuç genel olarak uğraştığınıza değiyor. Ayrıca bir resme uyguladığınız "Tarif" (recipe)i benzer resimlere uygulamak gibi seçeneğiniz de mevcut. Bu da işinizi oldukça kolaylaştırıyor. Ancak bilin ki her fotoğraf yemeğini mükemmel yapacak bir "baharat" karışımı yok. Her fotoğrafın en ideal ayarını bulmaksa size kalmış.<br /><br />Bir sonraki yazıda tonlamadan bahsedeceğim. Işığınız bol olsun :)<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/kavak-yelleri_04.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/hem-oyle-hem-de-boyle.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-87389942502579805232009-04-04T22:00:00.005+03:002009-04-09T10:10:51.981+03:00Kavak Yelleri<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/karlar-duser_04.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/az-pismis.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />D-SLR fotoğraf makineleri pahalı oyuncaklar. Bu makineyi almadan önce kendi kendimize söz vermiştik. "Bu kadar para verdikten sonra bu makine bizim için bir amaç kaynağı olacak ve sadece fotoğraf çekmek için gezmeye çıkacağız." Bu sözümüzü bugün hala yerine getirmeye devam ediyoruz. Fotoğraf çekmek azmiyle arabaya atlayıp değişik yerlere gidiyoruz. Bunu ilk yaptığımız zaman ise fotoğraf makinesini aldıktan 3 hafta sonra oldu.<br /><br />Ben, Selin ve Seyhan (ve Seyhan'ın yeni Nikon d90'ı) üç kişi Anadolu Kavağı'na gittik. Eğer bu güne kadar gitmediyseniz, güzel bir havada mutlaka ziyaret edin. Yemyeşil ağaçların arasından geçen dar yolların ardından gelen ufak bir sahil kasabası. Bildiğim kadarıyla vapur seferleri de var. Kasabanın yukarısında da Yoros kalesi adlı Cenevizlerden kalma bir kale var. Kaleye çıkıp istanbula baktığınızda ise karşınızda şöyle güzel bir manzara oluyor.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguCPv7-_YEmG8GKuRDSa6qB9G6oXMzIMUoYekk3RwhoTqBYIpXj9qH-EumruWIEbfKK4JqZeTxLsC-dzLzR-GCJ6H42yjNCp_P-IqjjK8jFuxzyZ1AYOPNDkuGHoLwe4YohCqzrpRAKbs/s800/IMG_3267.JPG" /><br /><br />Hoş bir görüntü değil mi? Biz Kasım ayında gittiğimiz için hava bayağı bulutluydu. Açık bir havada daha aydınlık resimler de çekebilirsiniz. Mesela bu fotoğraf 18mm odak uzunluğu ile, f/5.6 aperatür aralığında, ISO-100 hassaslıkta 1/30 saniye pozlama ile çekilmiş. Biraz kasvetli bir görüntü ortaya çıkmış....biraz da puslu.<br /><br />Manzara resimlerinde genelde amacımız kadrajdaki netliği olabildiğince yüksek tutmaktır. Hem yakındaki hem de uzaktaki objeleri tek karede net bir şekilde çıkarmak hedeflenir. Burada net kelimesini kullanırken sadece keskinlikten değil, renk parlaklığından ve aydınlıktan da bahsediyorum.<br /><br />Daha önceki bir yazımda makinalarımızın A-Dep modunun hem yakın hem de uazak objeleri netlemek için kullanılabileceğini anlatmıştım. Şimdi anlatacağım parametre ise A-Dep modunu tamamen geçersiz kılacak cinsten bir parametre:<br /><br />Hiperfokal uzaklık.<br /><br />Her lensin, belirli bir odak uzunluğu ve aperatür aralığı için, bir "hiperfokal uzaklık" değeri vardır. Bu uzaklıktaki ve bu uzaklığın ardındaki herhangi bir noktaya odakalama yaparsanız, Bu noktadan sizin merceğinize kadar olan mesafenin yarısından itibaren, sonsuz noktasına kadar bütün alan odaklanmış bir şekilde net çıkar. Yakın çekimler için hiperfokal uzaklık değerinin çok bir önemi olmasa da manzara çekimleri için bu değeri bilmek avantaj sağlayacaktır.<br /><br />Uzun uzun formüllere girmeyeceğim. Şunu bilin yeter: Odak uzunluğu azaldıkça(zoom out) hiperfokal uzaklık noktası da azalır (bize yaklaşır). F/durağı değeri düştükçe(yani aperatür büyüdükçe) hiperfokal uzaklık noktası artar(bizden uzaklaşır).<br />Yani geniş açı bir lens ile f/8, f/11 gibi değerlerde çekeceğimiz manzara resimlerinde bütün kadrajı bıçak gibi net bulabiliriz. Zaten güzel ve aydınlık havalarda manzara çekimi yaparken makinenizi gönül rahatlığı ile f/8'e ayarlayıp unutabilirsiniz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjL8FAqrEVKigDrGR01APovBmAENmi3tRbdS5kgP29b11ds18oaUT8NxjVNV-mMXCJvQIIcDyUzXmq5Z1bwNesLLC7rr1S9zsdcyZoP2f_8j5ZHFiOCMT-4DxSSkp03avGLHlPbCMMeRxY/s800/hyperfocal.jpg" /><br /><br />Bu grafik http://www.dofmaster.com'dan alınmıştır. Daha ayrıntılı bilgi için bu sayfayı ziyaret edebilirsiniz.<br /><br />Diğer bir konu ise aydınlık ve renkler. Her ne kadar güzel bir manzara da olsa renkler soluk, hava da puslu gözüküyor. Fakat ben bu fotoğrafı çekerken gözlerimin gördüğü renkler ve hava tam bu şekilde değildi. Bulutlar daha çok detaya sahipti ve sanki yer daha parlaktı.<br /><br />Aslında benim gözlerimle gördüğüm manzara bile, gerçek manzaranın içerdiği detayı içermiyor. Sonuçta doğada gölgelerdeki detaylar, ve aydınlıktaki detayar son ayrıntısına kadar mevcut. Fakat gözlerimiz gölgeleri daha az siyah veya daha çok siyah yerine bir noktadan sonra düz "siyah" olarak tanımlıyor. Aynı şey beyaz renk için de geçerli.<br /><br />Fotoğraf makinesi sensörleri bu konuda gözlerimizden çok daha başarısız. Gözlerimiz duruma göre uyum sağğlayabildiği için aydınlıkı bir yere baktığımızda otomaktikman aperatürü (göz bebeği) kısar ve ISO hassaslığını (retina) düşürür. Fotoğraf makinesi de aslında bunu bir noktaya kadar yapabilir. Fakat sayfanın başındaki fotoğrafta olduğu gibi hem gökyüzü hem de gölgeler işin içine girdiğinde, gözlerimiz bir nebze de olsa durumla başa çıkabilirken, fotoğraf makinesi ortalama bir değer göre ışığı ölçer.<br /><br />Bu noktada kadrajda daha çok gökyüzü varsa gökyüzü detayları ön plana çıkar ve yerdeki detaylar gölgeler içinde kaybolur. Eğer kadrajda daha çok yeryüzü varsa, gökyüzü parlar ve ayrıntılar yok olur.<br /><br />Her ne kadar polariz filtre, ND gradient filtre gibi lens filtreleri bu tip durumlarda uygun pozlamayı yakalamamıza yardım etse de, yapabileceğimiz bir işlem daha var. Dijital karanlık odada olaya müdahele etmek.<br /><br />Kullanacağımız program Picasa 3. Google'ın bir programı olan Picasa'yı ücretsiz bir şekilde buradan indirebilirsiniz. Picasa ücretsiz olmasına karşın son derece başarılı bir program. Fotoğraf klasörlerini ekledikten sonra istediğiniz fotoğrafınızı seçip üzerinde oynamalar yapabiliyorsunuz. Mesela yukarıdaki fotoğrafa sadece birkaç müdahele yaptıktan sonra bunu elede edebiliyorsunuz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCMiWX3SeoTiZ4NjxIFBKHxaoDuJYg79r2thRm71LO_PyyxuQl9tgMMg7GqVD5rk8ZvEI71m6KdfvrYyacy3ppd1GngS63BEe_Jt0RGcMXpAW-5FtUgnaKH3vgyXXcLtMKNuR1MtZNT2U/s800/IMG_3267_2.JPG" /><br /><br />Artık daha canlı bir fotoğrafımız var. Yaptığım şeyler sırasıyla şunlar oldu:<br /><br />Temel ayarlar: Işık Ekle, Otomatik Kontrast<br />İnce ayarlar: Gölgelendir, Renk ısısı (daha sıcak)<br />Efektler: Doygunluk, Keskinlik<br /><br />Picasa, yeni başlayanlar için ideal bir program. Fazla detaylarla uğraşmadan, yüzlerce dolarlık programlara taş çıkaracak kalitede tonlama yapabilirsiniz.<br /><br />Özellikle bulutlu manzara resimlerinde "Efektler" bölümünün "Dereceli tonlama" seçeneği çok başarılı. Bu seçenek sayesinde fotoğrafın gökyüzü kısmını karartırken, yer kısmını aydınlık bırakabilirsiniz. <br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0pRKy8P3Sj-UHkBOI00AWNzfZjCvEk6XduNafrmHBkLdll2GfA8WGzGt0SVCfniJK8WSL5Kohfd1tZaA3uwVUdYTMWY79YMZmaLGGWBBOaT5k6iUBdrCUsyL43NdrhXcme8TghztdnnQ/s800/IMG_3267_2_2.JPG" /><br /><br />Dereceli tonlama sayesinde daha dramatik bir gökyüzüne sahip olabiliyorsunuz. Lensinize takacağınız pahalı bir ND grad filtre de yaklaşık olarak bu sonucu verecekti.<br /><br />Fotoğraflardaki kontrast seviyesini arttırmak için bir yöntem daha var. High Dynamic Range dediğimiz bu yöntem sayesinde çok daha dramatik sonuçlar elde edebiliyoruz. Buraya bir örnek koyuyorum fakat bu başka bir yazının konusu olacak.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUUV9yyrH3-8ZSnpYJ95pr2OpUzaGfEIrCnrx-DC1z0IBc_uhq1xJrXwwzl6MISI9y0Fqw6UopX7D4x6iOqXNbyYnTKQRdnTp4D6HdcyNz_6uh6dXLJl0OofMNB7g8q4R3A12TWltXrQU/s800/IMG_3267_3.jpg" /><br /><br />Bir sonraki yazımda manzara resimlerine devam edip Abant gezisinden, RAW'dan ve DPP'den bahsedeceğim.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/karlar-duser_04.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/az-pismis.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8932613271774217930.post-1786382230481867072009-04-04T21:56:00.004+03:002009-04-09T10:10:36.818+03:00Karlar Düşer<table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/enstantane_04.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/kavak-yelleri_04.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table><br />Aşağıdaki fotoğrafı kayınpederim çekti. Kullandığı cihaz Nokia 6233. Çok sevdiğim bir fotoğraftır. Cep telefonu kameralarının güzel yanı genelde "o an" da elinizin altında bulunabiliyor olmaları....kötü yanları ise sensörlerinin ufaklığı yüzünden bu fotoğrafta olduğu gibi "karlanma" oluşması.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgj_n0e14sXnRL1mWUW5XM6ibiGSOaI2M0-1XcmW8r26hVBnM6uh1c-FeflAwCf6cHTdKTfmvN1S_eweOzsB3k7rdmZdBbYkl7qgJ6FpoFxVKcn-ETUpF96HvdWLKlSohAs8sLmufIkMZo/s800/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC133.jpg" /><br /><br />Gerek kompakt makinelerde, gerekse cep telefonu kameralarında kullanılan sensörler, ufak tip sensörler. Düşük ışıkta yapılan çekimlerde yeterince detayı yakalayabilmek için bu sensörlerin hassasiyeti genellikle otomatikman yükseltilir. Bu hassasiyet yükselmesi sonucunda da fotoğrafta istenmeyen gürültüler oluşur.<br /><br />Fakat bu gürültü oluşumu sadece bu makinelere özel bir durum değil. Çekim anında fotoğrafın oluştuğu yüzeyin hassasiyeti arttıkça bu tip karlanma oluşumu beklenen bir durum.<br /><br />Tabi ki her parametre gibi bu ışık hassaslığının da bir birimi var. Filmli makineler için bu birimin adı ASA idi. Dijital makineler için ise bu birimin adı ISO.<br /><br />Filmli makineler zamanında fotoğrafçılar nasıl çalışıyorlarmış hakkaten aklım sırrım ermiyor. Dijital makinelerin çoğunda artık ISO, takılı olan filmin değiştiremediğiniz bir özelliği değil. Bir kaç tuşa basarak ISO değerini değiştirmeniz mümkün. Hatta çoğu makinenin ışık durumuna göre ISO yu kendi kendine ayarlama özelliği mevcut.<br /><br />Peki "yaklaşık olarak kaçtır" bu ISO değeri. ISO nun alabileceği bir çok değer var. Film üreticileri zamanında 50 ve binom katları şeklinde bir standard koymuşlar. Yani ASA 50, ASA 100, ASA 200, ASA 400 gibi. Dijital makinelerde ise bu değeri oyuncak gibi değiştirebilliyoruz. Benim makinemde 5 tane değerden birini seçmek zorundayım 100 200 400 800 1600. Diğer makineler daha fazla seçim sunabiliyor.<br /><br />Tabii ki ISO yu yüksek tutmanın ve düşük tutmanın sonuçları var. Düşük ISO değerinde çektiğiniz fotoğraflar gürültüsüz çıkar. Fakat ışık hassasiyeti az olduğu için enstantane süreniz artar. Yüksek ISO değerlerinde ise enstantane süresi azalır, daha rahat düşük ışıkta fotoğraf çekersiniz, fakat görüntüde karlanma oluşur.<br /><br />ISO değeri her iki katına çıktığında bir "tam durak" pozlama kazanıyoruz. Örneğin ISO değerini 100'den 400 e çıkardığımızda, enstantane hızını 1/15 saniyeden 1/60 saniyeye veya aperatür aralığını f/4.0 dan f/8.0 a alabiliyoruz. Kompakt makinelerde ISO 400'ün üzeri genelde hiç tatminkar olmayan sonuçlar veriyor. Fakat SLR makineler için durum biraz değişik.<br /><br />SLR makineler, kompakt makinelere oranla çok büyük sayılabilecek sensörleri sayesinde bu karlanma etkisinden daha az etkilenirler. Aşağıdaki fotoğraf, Selin'in doğumgününde Kanyon Midpoint'de çekilmiş bir fotoğrafım. Fotoğrafı Selin çekti. ISO değeri 1600.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxaXTfbTM_5in-tBHigkolHbISmg_baj6WnIHJZ_PdVaa9k8vorBMKRajfKtzksKbSX-KwkNA6wFCYugUVOssZLuDVOLqDJQeFPpJ8jNhM3ZUQy-b2ddnujSNngPknRSwMXzQkFBK9VU8/s800/selindgunu03.JPG" /><br /><br />Karlanmayı farkedebildiniz mi? Eğer cevabınız hayır ise biraz daha yaklaşalım.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0Z6Vzbnnlu9rQywpXhSbIIOVYGZZ5nUC452-qgjrZAugosAJxts246vUENcJq6zEzYeZvLOsmeGiu2SdLUNNQhOKWJ2CqdMKtBQdwoajU0v3z7JgacJoU8ynpID2bixhG6_zD3j1dqCY/" /><br /><br />Şimdi farkediliyor değil mi? SLR makinelerde ISO karlanması gerçekten kompakt makinelere göre çok daha az. Ama amacımız bu makineleri kompaktlara karşılaştırmak değil ve hiç bir zamanda olmadı. Amacımız bu tip resimleri karlanmadan kurtarmak! Sonuçta bu karlanma (ISO grenlenmesi, ISO grain)son derece rahatsız edici bir durum.<br /><br />Neyse ki dijital çağ sadece makine gövdelerini değil, karanlık odaları da değiştirdi. Bu makinelerde çektiğimiz fotoğrafları bilgisayara aktardıktan sonra yapabileceğimiz bir çok düzenleme mevcut. Bu düzenlemelerin arasında "Noise reduction", yani gürültü azaltma da var. Aşağıdaki fotoğraf benim "gözlerimin" Neat Image adlı program ile gürültüden arındırılmış hali.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiur-v7OJur7r6D28AjaeY11rvPWJOBcEe3_QvncfVPLVF8rzggySmK-m0BVbBvSmPWt4ozNhRScgR2_eY4LdwXnJ6_cQyLlP3Vs2XrAvcRU5HbyxYZc4JO_afFv_2Kx2N6S2FSoVVbRqc/" /><br /><br />Bu tip "gürültü filteleri"'ni kullanırken dikkat etmek lazım. Bilgisayar kendi başına neyin detay, neyin gürültü olduğuna karar verebilmek için değişik algoritmalar kullanıyor. bu algoritmalar her zaman güzel sonuç vermiyor ve aşırı miktarda kullanıldığında detay kaybına yol açıyor.<br /><br />Tabii ki gürültüden kurtulmanın en güzel yolu daha en başta oluşmamasını sağlamak. Fakat bu her zaman mümkün olmuyor. Bu durumlarda dijital karanlık odamızın bize yardımcı olabileceğni bilmek, insanın içini bir nebze olsa da rahatlatıyor. Bu sayede bu tip güzel fotoğrafları gürültüden arınmış bir şekilde izleyebiliyoruz.<br /><br /><img src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiROFodL1p2AiePhgrR4qZsBAbzoERA-X3YdyepyGuMXojzt70Yge4ZFc5zoL-QSjFZBBJDNy1O39dNUdRFyWy45tanUfBX7Nt9K1U494cC9ytbM_n-E_72YlYZj5km1WAGm_Btdod09R4/s800/G%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BC1332.jpg" /><br /><br />Çok daha güzel, değil mi?<br /><br />Bir şeyi kesinlikle kabullenmek lazım. Fotoğraf düzenleme programlarının amacı, resmi güzelleştirmek adına doğallığından uzaklaştırmak değil ve hiç bir zaman olmadı. Eğer fotoğraf makinemiz filmli olsa idi karanlık odada bu fotoğrafı kağıda aktarırken zaten güzel görünmesi için elimizden ne geliyorsa yapacaktık. Gerekirse bazı noktaları rötüşleyecektik, renk tonlarını ayarlayacaktık. Bundan sonraki yazılarımda fotoğrafı çekerken yaptıklarımın yanısıra bilgisayar aktardıktan sonra üzerinde yaptığım işlemleri de anlatacağım.<br /><br />Bir sonraki yazımda yine fotoğraf makinesini ilk aldığım zamanlara dönüp, yaptığımız ilk fotoğraf gezisinden ve manzara çekimlerinden bahsedeceğim.<br /><br />Işığınız bol olsun.<br /><br /><table width="100%" border=0 cellpadding=0 cellspacing=0><tr><td align=left><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/enstantane_04.html"><-Önceki Sayfa</a></font></td><td align=right><font size=-2><a href="http://fotobuloku.blogspot.com/2009/04/kavak-yelleri_04.html">Sonraki Sayfa-></a></font></td></tr></table>Enderhttp://www.blogger.com/profile/13786130333101865001noreply@blogger.com0