4 Nisan 2009 Cumartesi

Karlar Düşer

<-Önceki SayfaSonraki Sayfa->

Aşağıdaki fotoğrafı kayınpederim çekti. Kullandığı cihaz Nokia 6233. Çok sevdiğim bir fotoğraftır. Cep telefonu kameralarının güzel yanı genelde "o an" da elinizin altında bulunabiliyor olmaları....kötü yanları ise sensörlerinin ufaklığı yüzünden bu fotoğrafta olduğu gibi "karlanma" oluşması.



Gerek kompakt makinelerde, gerekse cep telefonu kameralarında kullanılan sensörler, ufak tip sensörler. Düşük ışıkta yapılan çekimlerde yeterince detayı yakalayabilmek için bu sensörlerin hassasiyeti genellikle otomatikman yükseltilir. Bu hassasiyet yükselmesi sonucunda da fotoğrafta istenmeyen gürültüler oluşur.

Fakat bu gürültü oluşumu sadece bu makinelere özel bir durum değil. Çekim anında fotoğrafın oluştuğu yüzeyin hassasiyeti arttıkça bu tip karlanma oluşumu beklenen bir durum.

Tabi ki her parametre gibi bu ışık hassaslığının da bir birimi var. Filmli makineler için bu birimin adı ASA idi. Dijital makineler için ise bu birimin adı ISO.

Filmli makineler zamanında fotoğrafçılar nasıl çalışıyorlarmış hakkaten aklım sırrım ermiyor. Dijital makinelerin çoğunda artık ISO, takılı olan filmin değiştiremediğiniz bir özelliği değil. Bir kaç tuşa basarak ISO değerini değiştirmeniz mümkün. Hatta çoğu makinenin ışık durumuna göre ISO yu kendi kendine ayarlama özelliği mevcut.

Peki "yaklaşık olarak kaçtır" bu ISO değeri. ISO nun alabileceği bir çok değer var. Film üreticileri zamanında 50 ve binom katları şeklinde bir standard koymuşlar. Yani ASA 50, ASA 100, ASA 200, ASA 400 gibi. Dijital makinelerde ise bu değeri oyuncak gibi değiştirebilliyoruz. Benim makinemde 5 tane değerden birini seçmek zorundayım 100 200 400 800 1600. Diğer makineler daha fazla seçim sunabiliyor.

Tabii ki ISO yu yüksek tutmanın ve düşük tutmanın sonuçları var. Düşük ISO değerinde çektiğiniz fotoğraflar gürültüsüz çıkar. Fakat ışık hassasiyeti az olduğu için enstantane süreniz artar. Yüksek ISO değerlerinde ise enstantane süresi azalır, daha rahat düşük ışıkta fotoğraf çekersiniz, fakat görüntüde karlanma oluşur.

ISO değeri her iki katına çıktığında bir "tam durak" pozlama kazanıyoruz. Örneğin ISO değerini 100'den 400 e çıkardığımızda, enstantane hızını 1/15 saniyeden 1/60 saniyeye veya aperatür aralığını f/4.0 dan f/8.0 a alabiliyoruz. Kompakt makinelerde ISO 400'ün üzeri genelde hiç tatminkar olmayan sonuçlar veriyor. Fakat SLR makineler için durum biraz değişik.

SLR makineler, kompakt makinelere oranla çok büyük sayılabilecek sensörleri sayesinde bu karlanma etkisinden daha az etkilenirler. Aşağıdaki fotoğraf, Selin'in doğumgününde Kanyon Midpoint'de çekilmiş bir fotoğrafım. Fotoğrafı Selin çekti. ISO değeri 1600.



Karlanmayı farkedebildiniz mi? Eğer cevabınız hayır ise biraz daha yaklaşalım.



Şimdi farkediliyor değil mi? SLR makinelerde ISO karlanması gerçekten kompakt makinelere göre çok daha az. Ama amacımız bu makineleri kompaktlara karşılaştırmak değil ve hiç bir zamanda olmadı. Amacımız bu tip resimleri karlanmadan kurtarmak! Sonuçta bu karlanma (ISO grenlenmesi, ISO grain)son derece rahatsız edici bir durum.

Neyse ki dijital çağ sadece makine gövdelerini değil, karanlık odaları da değiştirdi. Bu makinelerde çektiğimiz fotoğrafları bilgisayara aktardıktan sonra yapabileceğimiz bir çok düzenleme mevcut. Bu düzenlemelerin arasında "Noise reduction", yani gürültü azaltma da var. Aşağıdaki fotoğraf benim "gözlerimin" Neat Image adlı program ile gürültüden arındırılmış hali.



Bu tip "gürültü filteleri"'ni kullanırken dikkat etmek lazım. Bilgisayar kendi başına neyin detay, neyin gürültü olduğuna karar verebilmek için değişik algoritmalar kullanıyor. bu algoritmalar her zaman güzel sonuç vermiyor ve aşırı miktarda kullanıldığında detay kaybına yol açıyor.

Tabii ki gürültüden kurtulmanın en güzel yolu daha en başta oluşmamasını sağlamak. Fakat bu her zaman mümkün olmuyor. Bu durumlarda dijital karanlık odamızın bize yardımcı olabileceğni bilmek, insanın içini bir nebze olsa da rahatlatıyor. Bu sayede bu tip güzel fotoğrafları gürültüden arınmış bir şekilde izleyebiliyoruz.



Çok daha güzel, değil mi?

Bir şeyi kesinlikle kabullenmek lazım. Fotoğraf düzenleme programlarının amacı, resmi güzelleştirmek adına doğallığından uzaklaştırmak değil ve hiç bir zaman olmadı. Eğer fotoğraf makinemiz filmli olsa idi karanlık odada bu fotoğrafı kağıda aktarırken zaten güzel görünmesi için elimizden ne geliyorsa yapacaktık. Gerekirse bazı noktaları rötüşleyecektik, renk tonlarını ayarlayacaktık. Bundan sonraki yazılarımda fotoğrafı çekerken yaptıklarımın yanısıra bilgisayar aktardıktan sonra üzerinde yaptığım işlemleri de anlatacağım.

Bir sonraki yazımda yine fotoğraf makinesini ilk aldığım zamanlara dönüp, yaptığımız ilk fotoğraf gezisinden ve manzara çekimlerinden bahsedeceğim.

Işığınız bol olsun.

<-Önceki SayfaSonraki Sayfa->

Hiç yorum yok: